KİMSİN SEN EFENDİ?
Bana kim olduğumu mu sordun efendi?
Göğsünde derin bir sızısı olan Unutulmuşları bulma gayreti Ve yetişememe hüznü taşıyanım. Karanlık ne kadar çabuk çöker de Gün bir türlü aydınlanmaz, Şafak atsın diye İnildeyerek bekler ya garipler İşte onlara paydaşım. Bir parça kuru ekmeği süte doğrayıp Yavru kedileri doyuramayanların Suçluluk duygusunu Dağ gibi sırtlayan hamalım. Ceviz kurdunun açmazını yaşayanlara Kahırlanıp halat sallandıran Kör kuyuların başında Onlar için ağlayan Aksıranlar çok yaşasın diye Dua etmekten kollarının yeni sarkmış Lakin kendi bir nefese muhtaç olup Nefes tüketenlerin duacısıyım. Bana kim olduğumu mu sordun efendi? Göçmen kuşlardan bir tanesinin Kanatlarında fer kalmayıp zayi olmasıyla Gıyabi kabristanlara ektiği dağ lalesine Fecr vakti oturan çiğ tanelerini toplayıp Can suyu veren, Pembe bulutlar topağı kalbine doldurulmuş Gözlerinden kan rengi çise sızdıran, Adımları toprağı incitmeyen Koca devlerin imrenicisiyim. Adımı söyleyemem efendi Adım yok ki benim Varlığımı bile münakaşa, abesle iştigâldir. Tek vardan başka var, Cürmünün aksi yansımasın diye Fikrinin karasını aynalara çalanların Lakırdısıdır. Şamatalara ve debdebeye Katarkt olmuş, Grand tuvalet bir perde altında Cafcafı sînesinden uzak tutan, Lâci takımların ceplerinde Ekmek ufağı ve darı taşıyanların, Neşeyle koşarken sabiler Yere düşünce yumuk elleri, Yuvarlak dizleri kanamasın diye Yerden çakıl ve diken toplayanların Belki varlığı olmaz ama adı olur Ben onların gölgesi olma niyazındayım. Yeni yetme ceylanlar Sütten kesilirde, Dillerine pelesenk bir zikir ararlar. O arayışlar bazen nihayetlenmeden Bir kudurmuşun mızrağıyla sükun bulur. Şükürsüzlükten korkar da feryat edemez Anne ceylan. Makus manzarayı seyreylerken Rızkının yasını sahiplenen Tortop ederek sıktığı pençesiyle İntikam yeminleri eden aslanın davacısıyım. Koca karınlı baylar itişirken Balçık deryasında Bir ak güvercinin kursağındaki Buğday tanesi için. Çamur sıçratırlar ak kanadına Ak güvercinin. Kirlenmiş günahsız, kendi günahı sayar Söker de gırtlağını baylar sevinir. Titreyen kızıl kursakta buğday tanesi ararlar. Efendi, o kursaktan çığlık çıkmaz. Ben günahsız ak güvercinlerin sesiyim. Efendi! Bir baksana ellerim yok mu benim? Bir taş savursam ya bu derin karanlık dehlize. Çınlaması yükselse ya Hüda’ya. Gözlerim var görürüm ya bu çirkefi, Dilim var haykırırım ya her fırsatta, Belki ellerimi farketmenin zamanı geldi. Sen de katılırsın belki bana Seccadesini koltuğu altına dürüp Pusadını kuşanmışların vakarıyla. İnna fetahna leke fethan mübina! Mazlumlara ışık olmak umuduyla. Efendi! Seninde adın sanın yok artık! Hiç olmak neyimize yetmez? İsmailî bir teslimiyet, İbrahimî bir tevekkül, Muhammedî bir yakarışla. Haydi! Gayret kuşağını bağlayalım, Sadrımıza dökülsün nazarı üçlerin, Yedilerin, kırkların. Gıpta etsin cümle melâike Bismillah, Allah adıyla! |