ŞEHRİ ARAYAN ÇOCUK ve palandöken dağları
ŞEHRİ ARAYAN ÇOCUK ve Palandöken Dağları
Bir ateş düşmüştü ki küçücük bedenime O çocuksu Yüreğim mahşeri yaşıyordu Gece simsiyah bir tül örtmüştü üzerime Etrafımdaki har şey bakıp ağlaşıyordu Yıkılı verdi bir an göğü tutan sütunlar Fısıldıyordu sanki taşlarda ki yosunlar Rüzgârlara esirdi ak keçeli çobanlar Dağların kucağında gölgeler üşüyordu Kaskatı kesilmiştim bıçak vursan kan çıkmaz Balta kesmez tenimi mıh girmez keser yontmaz Dikiş tutmaz dilimi dudağım perçin tutmaz Beynimde dünden kalan sesler uçuşuyordu Göğü seyrediyordum teselli bulmak için Cevapsız tüm sorular bir korku ki o biçim Özlem yakıyor beni ateşleniyor içim Gökten avuçlarıma yıldızlar düşüyordu Ritim tutmuştu mehtap Söz almıştı rüzgârdan Eşsiz bir melodiyle yayılıyor uzaktan Hüzünlü yağmurlara vuslat vaktiydi o an Gökkuşağında eşsiz renkler sevişiyordu Akşam kızıllığında morarınca bulutlar Güvendiği dağlara çekiliyordu kuşlar Öylesi mahzundu ki üzgündü ki ufuklar Gelen gün giden güne bir mezar eşiyordu Bir an karardı dünyam yıldızlar sönüverdi Hangi çağdaydım bilmem o gün hangi devirdi Derinden bir ses bana ya sabır der gibiydi Gördüğüm hayallerden gözlerim şaşıyordu Uzayıp gidiyordu gölgem kırk mil uzağa Serin rüzgâr denizden su taşıyordu dağa Bir cır cır böcekleri bir geveze kurbağa Daha biri susmadan öbürü başlıyordu Bir uğultu vardı ki dipsiz uçurumlarda Geçmiş canlanıyordu tılsımlı kayalarda Ya zaman geri dönmüş ya yeryüzü tufanda Sanki eli mızraklı devler dolaşıyordu İkide bir göklerde kopuyordu velvele Göz açıp kapamadan düşüyordu menzile Yıldızlar kayıyordu kıpkızıl alevlerle Birileri uzaydan dünyayı taşlıyordu Muhittin laçin |
Kalemin susmasın
_________________________Selamlar