23. Peronne zaman kararsa kuşak ağrılarının sardığı gökyüzü orman, cadı, aslan ve dolap.. dönecekse küle zamanlar da yıldız ekilip güneş biçilen zamanlar olsa vakte yakın kopar bağrımdan yaşlı bir teyzenin feryadı... kavurur! içime işler bir film şeridi gibi geçer gözümün önünden son kullanma tarihi geçmiş elvedalar birbirine karışır ayak ağrıları, teker izleri, başlar gidişler peş peşe... zulmüm karışır her batan güne uyutmaz hasreti günebakanlar açtırırım dört köşede bu odalar, bu şehir yabanım tohumsuz, köksüzüm kurumamış yürekte ıslaklığı yangın sevdalar kahkahalarda büyür uçsuz bucaksız çaresizlik, baş dönmesi... ıssız bir şehir, çıkamayan bir sokak ve şekilsiz bir gölgeyle ve sırıtışı çürümüş çehrelerin çamurun kokusunu, yüzünün rengini bilmeden bir yol ne kadar sürebilir ki oysa ki, müptelası olduğun sularda yüzmek yerine kara okyanuslara yönünü vermek de ne oluyordu. .. göğsünde kuruttuğun mevsim ateşi annen ve baban yedi renkli rüyalarda görülen hüzün ve yeşil iki ayrı renkse birbirine benzemeyen kopacaksa birilerinin kıyameti bırak kopsun bağrımdan belki diner ayak ağrıları da gider güneşe konar sormadan ... ... sözün özü 23. peron da öldü içimdeki istek. bu yüzden kaçırdım bütün trenleri... |