sobeçek ellerini üzerimden hayat tırnakların battıkça hüznüme enkaz bakışlı bir şehrin duvarları daha yıkılıyor üzerime… solgunum, neonlaştıkça makyajı akan caddeler kadar yorgunum, pornografileştikçe et kokan pişmanlıklar kadar tenim ayaz, inancım yetim, nefesim es, hangi senfoninin ritmiyim bilmiyorum piç kalmış yalnızlığım gölgem ki kendinden kayıp serviler tenhada nöbet, yeminler kozalaştıkça ceset bilmedik tonda iklimler biriktiriyorum bir mayıs daha diksemde gözlerime kar saklıyor savrulamayan küllerim oysa, ben eylüldüm sararmış tenhalarımdaki en masum erotizm kadar aşktım, dingin gecelerin buğusunda soğutulmuş bir şarabın bordolaşmış öyküsü kadar önüm, arkam, sağım, solum gidemediğim kadar sensizlik çöreklenmiş bir kurşundur avucumun içinde küllenen sevdam ve sen hayat, hiç saklanma boşuna sobe... sobe... sobe... ilhanaşıcımayısikibinonsekiz |