AYRILIK
AYRILIK
Ölüm de zehir gibi acı bir sondur; Dipsiz, soğuk ve rutubet kokulu, Karanlık ve çirkin yüzlü dipsiz bir kuyu. Zor olan yine de bence ölüm değil; Kurşun değdiğinde belki bir, İpte sallanıldığında belki üç dakika... Azrail kapıyı ansızın çaldığında ise, Yüzüne sertçe kapıyı çarpsak da, Yalnız birkaç saniye sürer ölüm. Bu kadar korkunç ve zor olsaydı eğer, Kim ipe isteyerek boynunu uzatır, Kim atlardı soğuk ve karanlık sulara, Bir daha güzel boğazı Görmemek üzere İstanbul’da. Kim dayardı silahı şakağına, ve kim çekerdi soğuk tetiği, Ölümü bilerek kendi kafasına? Acı olan ve içimizi parçalayan, İşte bunun için bence ölüm değil; Bana her gün aynı acıyı veren, Beynime çakılan paslı çivinin Yırtarak içeri girişi gibi: Kuşlarla bir daha kanat kanata uçamadan, Bana bazen gölge, bazen çölde su olan, Mavi - Beyaz bulutlarla da Son kez selamlaşamadan, Issız ve ılık bir koyunda güzel Ege’nin, Mavi berrak sularıyla sarmaş dolaş olmadan; Mezarımda bana yoldaş olacak Can dost çiçeklerimle bir daha, Ağlayarak da olsa öpüşüp de koklaşamadan, Ve en acısı da budur inanın: Asırlar boyu, Güzel bir pazar sofrası daha Ailecek keyifle kuramadan; Beni yapayalnız bırakacak olan, Kahpe dölü, kahpe dölü, bu kara ölüm... Acımasız bir kara- mitralyöz gibi, Bugün de ölüm önüne geleni Kurşunluyor gülerek ve hiç durmadan... Biliyorum kaçış yok, beni de Gözümün yeşilinden vuracak birgün, O karanlık zalim ve soğuk ölüm! Ne Kanuni, ne Fatih, ne Gazipaşa, Ne başka bir dünya kulu, Ne ben, ne o, ne de siz, Elinden kaçamıyor bu azılı katilin. Bugünden ağlıyorum işte elimde değil, Düşünüyorum Temmuzun bir son haftası, İkibin yedi yüz elli yılında ılık bir pazar, Rakı kadehini Assos’ta yuvarlarken Hans, Torunlarımdan biri Florida’da denize dalacak, Ve Vladimir Merih’in Sibiryasında, Yemyeşil tarlayı öküzlerle sürüyor olacak... Oysa kimse o günü Artık eylülün hiçbir otuzunda, Benimle asla paylaşmayacak... Kutlanmıyor artık benim doğum günüm; Ben, yıllar önce ölmüş ve unutulan biriyim. Biliyorum evlatlarım Bu şiir size çok dokunacak; Bu gün yokluğum size çok koyacak, Ve gözlerinize tane tane yaşlar dolacak... Bana ise en çok koyan inanın, Asırlar sürecek size ayrılığım olacak... 23.02.2004, Ankara |
Gözümün yeşilinden vuracak zalim.
Ne Kanuni, ne Fatih ne de Gazipaşa,
Ne başka bir dünya kulu, ne siz, ne de ben,
Elinden kaçamıyoruz bu kanlı caninin. .."
Evet, kimse kaçamadı...Birgün ayrılık vakti, gelecek, acaba hazırlıklı mıyız?..Bu daha önemli...Paylaşımınız için teşekkürler...Güzeldi...Ondan öte, mana doluydu...Anlayana tabi...Saygılarımla...