O GÜN, BU GÜNDÜ
tenha sözler yetmemeliydi bize
yüzölçümüne aldandığımız, bu küçük şehirde kimbilir, çok dost kaybetmenin deli cesaretiydi belki de. en fazla sesi, neden yalnızca biz çıkarıyoruz dediğinde koridorun sessizliğindeki sergeşliği hatırlıyormusun ? ilk defa o gün görmüştüm, cemalin çocuksu gülüşlerini ne çok şey varmış içindeki sessizlikte. gülümse,demiştin sen de, yalnızca gülümse. ulan bu kapılar açılır, şimdi dolar elleri kelepçeli bir yığın zibidi içeri, demeye kalmadan cemalin beline düşmüştü siyah copun, mor izleri, gülümseyememişti. öyle canım yanmıştı ki,kolumdan bile habersizdim kırmış piçin biri. yumruktan birşey olmaz diye sana izin verilmemişti, biz gitmiştik kıytırık muaynaneye. ``ufukta seni arayacaktım, bulutlardan seni soracaktım, tam o ara da tutuklandım`` diye, ayaküstü değiştirmişti panoya yazacağı şiir’i cemal işte, inadına sesli yazıyor fitil ediyordu şapkanın gölgesinden bakan zibidiyi. ilk o girmişti muayneye ben seslenmiştim dikkat et, gizli bir sözleşme imzalatır bunlar, bir de şikayetçimisin diye sorarlar !. hiç unutmam o gün anama yediğim küfüre savurduğum tekmeyi, o gün, bu gündü tuncay, sen de anımsıyormusun bizi ?. |
o gün
seni çok sevmiştim
kollarımıızda
özgürlük zincirleri
mezopatamya limana yanaşırken...
o gün
farklı bir siman vardı
cemalinde saçlarımı tararken
ben...
o gün
çocuklar da
sen yarim-sin diye
güle oynaya
bizi seyrettiler
akşama kadar...
evet
o gün
güvercinlerin kanatları
barışın atları biz olmuştuk
dicle
fırata tam gaz naz yaparken
ey sevgili...
MESELCİ