kaç gökyüzü altında okşadın saçlarını mavi'ninterkedilmiş gönül limanım peronlarım ıssız soğuk bıçak sırtı nasırlı ellerimde özlem mendilleri düğümlü hıçkırıklarım boğazımda yalnız kaldı bedenim kayıp kentin sokaklarında kalbimin gönül barajının kapaklarını açtım içimde bir giz kursağımda biriken onca heves saat gece yarısı sokaklara yeni sinmiş ölüm sessizliği avazı çıktığı kadar bağıran bir çocuk içimde elimdeki hayallerin bile rengi değişmiş artık siyah beyaz kar yağdımı dışarıda kar topu oynayan çocuklar şimdi büyümüş. yağan kar beyazlığını teslim etmiş akan kana hayata mutsuzluk, şehirlere ölüm sessizliği inmiş bir zamanlar sevgi dağıtan gözler şimdilerde kör! güneşi ısıttığı göldeler artık güneşe yüz çevirmiş kendilerini karanlığa hapsetmiş gölgeler, bir iç ülkeden bir iç ülkeye giden seyyah’a dır sözüm kaç dağ sırası, kaç gökyüzü altında okşadın saçlarını mavi’nin bir haber geldi demin güneşe kelepçe vurulmuş... büyükler kol kanat gerdikleri küçüklere mahkum gözlerle bakıyormuş şimdi. ’ sizde çatınızı bulup girin altına ’ |
varol şair