~dörtharf fısıltısı-özleniyorsun be fırtına dokunmuş ruhuma kahrın bir güz dibacesi dört silik harfe sığdırdığım tarifsiz acıların baremi seslendikçe fısıltıyla boşluğa özlem mutedil yankı gibi döner döner gölgesine tutulduğum çocukluğumun bumerang tortusu mu nedir kulağımda cızırtısı bir erzurum türküsünün “hüma kuşu” misal toprağa yanaştığımın belgisi.. sakalımdaki her beyaz tel “gülümse” salıklıyor şarkılar hüzün bocalarken bestesiyle üzerime neyleyim sensiz hep bir fazlayım gurbet yetimleri sayımlarında neyleyim sensiz hep bir eksiğim mutlu adamlar bulvarında.. Farzımuhal |
Kimsiniz bilmiyorum. Ne yazarsınız bilmiyorum. Sayfanızda yayınlanmış bir şiirinizden söz ettiğinize göre şiir yazıyorsunuz demek. Hiçbir şeyinizi okumadım. O nedenle sizden dize, söz "çalmam" söz konusu olamaz. Yaşama değerlerim, yazı ahlakım, herhangi birisinden bir virgül bile "çalma"yı onursuzluk sayar. Bu panayır yerinde bana ait olmayan pek çok dizenin altına adımın yazıldığını çok gördüm. Bana ait metinlere Neruda'nın, Aragon'un, Brecht'in adlarının yazıldığınızı da gördüm. Görebildiklerimi uyardım. "Ölenler ölümü bilmez, ölüm kalanlar içindir" sözü bana ait değil. Ancak size ait olması da mümkün olamaz! Ben bu sözü, Abdulkadir Bulut'un ölümü üzerine, "Şimde Senden Yâre Kalan" başlıklı, Eylül 1985 yılında Yarın Dergisi'nde yayınlanmış bir yazımda kullandım. (Gülün Sesi Gül Kokar kitabımda yazıyı bulabilirsiniz) Yazının girişinde Abdulkadir Bulut'un birkaç dizesi vardır. Devamı şöyle gelir: “Ölenler ölümü bilmez, ölüm kalanlar içindir.” Kimindi söz anımsamıyorum. Birden dilimin ucuna geldi ölüm haberini okuyunca gazetede." (...)
Sizin, şiirinizde kullandığınızı söylediğiniz, benim sizden "çaldığımı" ima ettiğiniz tarihten tam 25 yıl önce!!! Bir "çalma"dan söz edilecekse eğer, kimin çalmış olabileceğini bir düşünün isterseniz! Umarım bu mektubu okuma imkânınız olur. Sevenlerinizden gören olursa ulaştırır size sanıyorum.
şükrü erbaş