SİVAS’TA
SİVAS’TA
Anlatmaya kelimeler yetmiyor. Yaşadığım iki yıldı Sivas’ta. Hatıralar hiç aklımdan gitmiyor. Günlerim huzurla doldu Sivas’ta. İnsanlık başkaydı, dostluk bir başka. Dünyalar sığardı gönülde köşke. Ömrüm oralarda geçseydi keşke. Sevgi, saygı, dostluk boldu Sivas’ta. Kızılırmak sevda yüklü akardı. Kırlarında kekik, yavşan kokardı. Yiğitler el ele halay çekerdi. Gönlüm gam, kederi sildi Sivas’ta. Yoktu yüreklerde zerrece kemlik, Dertlere dermandı madımak, yemlik. Kangal’da mucize Balıklı Çermik. Gelenler şifayı buldu Sivas’ta. Helal rızk peşinde alın ak idi. Hakk’a şükür vardı, gözler tok idi. Kine, düşmanlığa geçit yok idi. Yol; sevgiye giden yoldu Sivas’ta. Riyasız hürmeti orada gördüm. Hakiki kulluğun sırrına erdim. Menfaatsiz sohbet kaldı mı, derdim! Para mı? Bir hiçti, puldu Sivas’ta… Ocağında nice evliya pişti. Her birisi yıldız, ya da güneşti. Sinesinde onca aşık yetişti. Dinledi, söyledi, çaldı Sivas’ta. Aşığın çektiği hep ah u zârdı. Sineyi dağlayan bir kutlu nârdı. Gönüllerde türlü çiçek açardı. Dillerden düşmeyen Gül’dü Sivas’ta. Her yer buram buram tarih kokardı. Tevazudan hep boynunu bükerdi. Selçukluca, Osmanlıca bakardı. Gezenler kendini buldu Sivas’ta. Gaye kurtarmaktı vatanı dardan. Kararlar yayıldı o kutlu yerden. Bir millet dikildi ayağa birden. Dört eylül bir milat oldu Sivas’ta. Her ferdi vatanı aziz bilirdi. Yurt sevgisi imanından gelirdi. İcabında şehit, gazi olurdu. Bayrağım bir başka al’dı Sivas’ta. Merhemi orada buldum yarama. Dertli isen başka diyar arama. Gün geldi mecburen ayrıldım ama, Fikret’im, yüreğim kaldı Sivas’ta… Fikret GÖRGÜN |