EFSUNLU BAKIŞLAR
Bir demet gelincik, avuçlarında
Ansızın çıkıpta, gelecek gibi Kuşlar serenatta, dal uçların da Mâkus talihim de, gülecek gibi Dudakların seni, sevdim diyorken Güzelim ben sana, ömr adıyorken Efsunlu gözlerin, şad ediyorken Gönlüme bir huzur, dolacak gibi O ela gözlerin sanki bir leman Senin gönlün bana, sıcacık liman Sanki rüzgâr ile inleyen keman En güzel şarkıyı, çalacak gibi Aşkın ateşinde, yanıyor sinem Seninle coşarken bu gönül hanem Okuduğum, bu şiirler, bir tanem Kalbimden hüznü de, silecek gibi Birleştiği yersin, tüm odakların Filiz verdi gülde, tüm budakların Al’a boyadığın, şuh dudakların İnan bir kahkaha, salacak gibi Yeniden doğarım her doğan günle Bu sözüm sanadır, sevgili dinle Vakti geldiğinde, gülüm seninle Deli gönül mutlu, olacak gibi Asumanda açan, şimal yıldızı Dizilsin yoluna, gül dizi dizi Lüzumsuz diyor ki, bir tanem bizi Mutluluk sonunda, bulacak gibi Sadık DAĞDEVİREN Aşık LÜZUMSUZ ETEK YAZILARI SERENAT: 1. Sesli olarak söylenen veya müzik aracılığıyla çalınan serbest biçimli müzik parçası. 2. Geceleyin, açık havada sevgi duyulan biri için bir müzik aracıyla verilen küçük konser. MÂKUS: 1. Ters çevrilmiş, baş aşağı getirilmiş. 2-Uğursuz, kötü EFSUN: Büyü ŞÂD: Sevimli, neş’eli ÖMR: Ömür, doğum ölüm arası, zaman dilimi LEMAN: Parlak, parlayan HÜZÜN: Gönül üzgünlüğü, gam, keder, sıkıntı ŞUH: Neşeli ve serbest, özgür kadın ODAK: Bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer, mihrak, fokus ASUMAN: Gökyüzü ŞİMAL: Kuzey |