Dokuduğum yalnızlıklar, Dokunduğum gerçeklerŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yalnızlığın yabanacılaşmayı da beraberinde getirdiğini söyleseler kahkahalar ile gülerdim…
o kadar yabancıyım ki herşeye ve insana kimin zoruna gitmezki unutulmak unutmak daha kolay ve hesap gerektirmez bir durumdur oysa. Kimse kalkıp size beni neden unuttun demez . Demesi için gereksinimi kalmamıştır zaten unutulmuş olan unutmuşturda aynı zamanda. burda bir çelişki var : unutamadıklarım unutuyor beni; unutulan unutuyorsa unutamadıklarımız neler ? Kanun hükmünde karanameler buyurmadığımın farkındayım . Ancak söylediğim her söz bana dönük bir ok . Kendimi yaraladığımın farkında olmalısınız siz de. Unutmak istemiyorum unutulmak da istemiyorum bu iyi bir şey . yoksa yaşadıklarımızdan ne kalırki geriye. unutmak için bir mazisi olmalı insanın bu yaşanılanların değersizliğinin göstergesi değildir elbette. ussal hayatımızın bitip tükenmez görselliğinden bir parçanın aniden yok olması . Yaşamın seyri değişiyor anlamıyormusun. Rotamız bozuluyor. Gemimiz sürükleniyor. her yiten bizi de yitikleştiriyor işte. Korkunç olanda bu zaten….
I -
Uzamış, tükenmemiş gönül sarkacı bu avuçlayarak soluduğum güz şarkısı içselleşmemiş yaşam ağrısı tuzaklarında yitikleştiğim intermedya sansar bir durumdur aslı sorulur bir gerçeğin gerçekleşme oranı kaç gerçekliktir. uçkuruma dolanmadan yürümeyi öğrendiğim gün ezdiğim papatyalardan sakınarak açıyorum kanatlanması bundan gözlerimin bu lanet, bu ihanete düşkünlük bu zemheri bu toprak imansız, daşı olmayan vatan kırık duvar yıkık sur incelsin artık gözümdeki ser aklımdaki fer yağmurlarım tükensin dokuduğum yalnızlıkta boğulduğum yeter bu gerçek kime gerçekleşecek kapısıdır şansın II - Besledikçe doymayan korkular sündükçe uzayan kompleksler bitip bitirmeyen yalnızlıklar var çatısız ev üşüyen kuş ağlayan yürek çökerten gündemler var hanım aç camı bak eskici geldi eski dostluklar, acıtan yaralar kin nefret savaşlar alırım her eve bir şair gerek artık eskiler alır şiir satarım. III - bu kibir şu ego o doymayan gövermiş meleklere gebe yüz anlaşılamayan hicran ağlayan çocuk doğmayan gün kavuşamadıklarımız anlamsız yitirdiklerimiz değersiz ise eğer bu hayatı yaşamak neye değer IV - kan ve barut kokusu yiten kol kesik baş ağlayan çocuk uğultusu doğan güne bakan yüzün aynasında yansıması gerçekliği şansın bahtı insanın kalesi sağlamların diyarbekiri ince saz kalın sırt yırtık aba savunulası onur güdülesi aşk geberesi medyanın ünlenmiş yüzü ağlayan baş kırılan kol savrulan bacak çekilen acı fırtınası dokunduğum gerçeklerin içleracısı haritası seyrime sefer çoktur ancak katlime ferman okunur. V - Akredite hesap gibidir şiir dibi delinir kırık dökük yabani bir yüzdür umarsızca taşıdığım bu hoyrat savurganlık, yıldırasıya hırpalama eskiye dönük baş ağrıları son kez ve dahil olana nidasız bir ünlemdir aşkım son kerteye çıkartılan verenlerin hürmetine aşikar bir çözüm sunmak keşke keşke yatan bir yanım olsa bu aykırılık, durumsuz oturum VI - kendine yenilmiş ozan kurak savruk çöl ıssız orman kuru dal bahara erecekse eğer VII - Nihayete ermiş gülen bir yüzüm bile yok uykusuz korkusuz beter bir şey var sırtımı kasıp duran kime sulh çubuğu seçemediklerim göverip düşmüşüm aklıma yatıyorum her gece gün başlarında gökdelen bir şey var aklımda gül ile bezenmiş |
Ziyadesi ile mutluyum algılanmaktan