Bir şehri dinlemenin bereketi
kuralsızca sarsacak akışkanlığımı damarlarımda kana kana
faili meçhul bir sancı göğsümde yalansız utana sıkıla saklanıp üçlenmiş içe batmış bir acı kim duysa yalancı yabancı kuralsız bir yağmur yağar ilelebet içimdeki yangına ıslak iskarpinli bir çocuk dolanır zamana inat güne düşman gibi harcar bir avuç yaşam saydıklarımızı ben bu şehri dinlemezdim inat olsun sokaklarında içkiye meyletmişim şehir kusmuk yüzüme bakar saklar içindeki cevheri göğsümdeki sancıya inat uykudayken şehrin keskin kokusu ve bela aynı demdedir düşmanda uyur yüreğimin burgacına isyan kaldırır yüzünü bu şehirde inatlaşmak yakar kaldırmazsın gözünü kimliğini kime duyaracak ki yok adı bir bela gibi saplanır cevherime ne yaman bir gecedir bilmek gerek Adıyaman bir cevherdir yaşanmadan yıpranmış ıslak ayaklı çocuklar geçiyor önümden kısa kara saçlı kızlar bir lokma ekmek hırkaya ne gerek diyerek bakıyorlar yüzüme bu kasım sabahı bu talan bu faili mechul göğsümde sancı umuda keskin bir çift söz gerek acıdan sağaltılmış yalansız bir sancı buram buram toprak ıslak hava serseri beton utangaç bir güneş arsız bulutları ile Adıyaman ne şehirdir saklar içinde bel vermez el vermez bu şehri seyretmek hüzünlerin içinde gebermek sabah olur şehir uyanır ben yalnız kalır sayıklarım |