GARİBAN
GARİBAN
Bakar mısın şu garibana, Kimsesiz geziyor kaldırımlarda. Üstünde yok, başında yok. Yanından geçenler garip garip bakıyor, Selamını alan yok. Düşmüşsem, kalkamıyorsam, Bir parça ekmeğe muhtaçsam, Yalnızsam, Kaderimle baş başa kalmışsam, Yazıklar olsun bu dünyanın vicdanına! Garibanım, kimseye zararım olmaz. İçimi çeker dururum, Kimseye belli etmem. Hiçbir şey bulamazsam, Çöpten ekmek bulurum. Su içerim. Köprü altları ağaç kovukları evimdir, Toprak yatağım, Taşlar yastığım, Bulutlar yorganımdır. Ben garibanım, Akıldan noksanım, Kimsenin tavuğuna kış demem. Kimsenin namusuna göz dikmem. Yağmurlarla, fırtınalarla arkadaş olurum. Kedilerle, köpeklerle konuşurum. Derdimi; Uçan kuşlarla salarım, Eksik olmaz dudaklarımdan dualarım. Gözlerim ufukta doğan güneşi bekler sabahları… Geceler yârim olur. Girerim karanlığın karnına, Ana derim! Hürriyetin memelerinden emerim. Yıldızlara tutunurum, düşmem! Ben garibanım, Kötülük nedir bilmem. Toprak olurum, taş olurum, Yine de Karıncayı ezmem. Belki inanmayacaksınız ama Ben ağlamak nedir bilmem. Benim gülüşümün altında yatan, Duyguyu bir bilseniz var ya! Ne Ferhat ile Şirinin aşkına benzer, Nede gül yüzlü Yusuf’un hasretine. O, duru bir pınardan akan suyun sessizliğidir. O, ceviz kabuğunun yeşilidir. O, yavrusuna kavuşan annenin göz yaşlarının rengidir. Ve o, gel diyen tanrının sesidir!.. Yusuf Yılmaz |
kaleminiz ve o güzel duyarlı yüreğiniz
hiç incinmesin böyle güzel eserleri
bizlere sunduğun için doyulmaz bir paylaşım
yürekten alkışlıyorum ..sen sevgili kardeşimi
kutlarım başarılarınızın devamını dilerim