Issız AdaIssız bir adaya düşsek birlikte “o üç şeyi yanımıza almasak” Kimse bizi kurtarmaya gelmese “modern” dünyadan Sıfırdan başlasak her şeye İnsan olmaya soyunsak -mesela- yeni baştan Kavgasız, tasasız bir hayat kursak Su çıkarsak kazıyarak bir kuyudan Ateşi bulsak yeniden Ne var ne yok elde avuçta Bulup buluşturduğumuz Suydu, ekmekti, sözdü Ellerimizdi- birbiriyle tutuşan- Aşktı-dudaklarımızı soluk soluğa birbirine karıştıran- Bakışlarımızdı-dalıp dalıp gittiğimiz- Gülüşümüzdü-dudaklarımızda serpilip gelişen- Öylece hesap kitap tutmadan Paylaşsak “yârin yanağından gayrı” her bir şeyi hep birlikte… Yasaklar olmasa Tadına baktık diye “yasak” bir meyvenin adadan kovulmasak mesela Bir dağın ardından doğuşunu seyretsek Ya da bir denizin koynunda usulca kaybolup gidişini güneşin Ve sırtüstü uzanıp bakışsak geceleri yıldızlarla göz göze Günahlar, ayıplar mani olmasa Utanmasak Sarılsak çırılçıplak İçimizi yakan ateşi sönmese aşkın- durup dururken- Deli divane sevmeyi ve sevişmeyi öğrensek yeni baştan mesela Başka adaların rengini, sesini Ya da sessizlini öylece kabul etsek İşgale kalkışmasak Savaşmasak mesela Savaşmanın utancını ağır bir yük gibi taşımasak içimizde “savaş ve barış” romanları hiç yazılmasa Açlık, yokluk, yoksulluk ve zulüm Ve savaş ve ölümlerle inşa edilen “modern” dünyaya karşı Ebediyen “ilkel” kalsak… |