Seyit Rıza
Rivayet odur ki seyit rıza derler adına
Kovuğunda suyuna çirok yoğurur Munzur Uzun masallar asılırmış beyaz sakalına Her telinde bir dengbejin stran sesi Sırrı aklında uyurmuş dört kitap Harı kar eritirmiş niyaz nefesi Mühürlü dilin cemi sükûtuyla Devlet korkak anadan yaşın parçalar Hozat suçsuz tujik Yalan haki giyinmiş ağalar, bey paşalar Dadanır öteden bir klamlık cana kurşun Tutuşur çalı çırpıya kuru dallar Ederi on paralık çingen cellât Beride kırk liraya satılıķ saati seyit rıza’nın Tanrı sağanağın boşadığından beri Kısa yaza susarmış kış beyazı gülüşü Güdermiş düzgün baba dilde birikenleri Sükûn eylermiş bawa arada kel sözlere Tanrı yeryüzüne saldığında haramileri Yürüdü hakka destursuz Uşené kureyşi Rahatı yerinde değilmiş zaza seyit rıza’nın Testiden kırık kalbine varamamış sular Uykudaymış ay köprüsü Erzincan’da Yüzsüz olduğunu söylememiş aynalar Olmamış ikiyüzlü devlet kadar riyakâr Askıda kalıplanmış paslı yaş sancılar Karışmış terin pulu alnından özlü söze Fetva doğramış kundağını telaşla seyit rıza’nın Dağlar b’ağlamış saçın tek teliyle Kâmili öğütlerle getirmiş zorbayı dize Geçmiş kursağından rızığı helâl lokma Kırılmış aklın terazisi tam ortasından Kilidi açık kapıdan yapışmış ecel yakasına Yağmalamış cesareti sığınağında toprak B’irfaniyem varsa affola kusuru seyit rıza’nın |
Kalemin susmasın
_______________________________Selamlar