yüreğim yanık
kısa yazarsam cümleler arasında ruh içtiması kaybolur
cümleler yeni serpilmiş gül gibi, okuyan kalbe arz olunur. ümit ile beslenir tevekkeli ömrüm bir katresi gül açtırır bahçesidir gönlüm özgürlüğün şarkısını düşürmeyelim dilimizden bir şarkı var uzaklarda mahsun, sesleniyor Kudüs’ten arzu etmem bu dünyada benim hakkım olmayanı sorsan bir güle sevdasını kanatırsın o yarayı habis ruh evangelist köpek birleşince siyonizmle Kudüs deyip kudurdular dik dur Müslüman, Allah bizimle hani kopar ya bir dağın zirvesinde güçlü fırtınalar fırtınalardan daha güçlü yürekten kopan mısralar var azgın suların pençesinde nazende bir gemiyim kalbimdeki fırtınalı deniz galiba ben bir deliyim sevdayı yüreğinden taşırken huduttan yukarı çıkma bir parmağı toplu iğne acıtmaya yeter insan sevdikçe güzelleşirmiş, hani derler ya! ya kalp ruhen uzaksa, taşlaşmışsa sevgisiz geç anladım taşın sert olduğunu, hani kafa yarar ya! sevgi; bilmese de yüreğinde taşımak, sevmektir, nedensiz yazmanın da konuşmanın da bir tadı var yürekte tatsız bir söz su katılmış süt gibidir çiğ durur bedende bir gemi misali yol alsam kendi içimde gitsem gönül ve sade fısıldasa rüzgarlar hiç konuşmadan bir ömür hasret ve vuslat arasında iki ufuk çizgisi sen gönlünü ferah tut Allah’a havalem gerisi nemli gözlerle bakınıyorken uzaklara penceremden ah uzaklar hicranım oldu ne gelen var ne giden her sevda ruha giydirilen bir ızdıraptır her sevda kalbimde kurduğum bir tahttır iz vardır izi vardır sevdasında derin yara alınyazım mukadderat demeyesin bahtım kara. yusuf erdoğan |