YETİM ÇOCUK
Bayram günüydü, çocuklar oynuyordu,
İçlerinden biri boynunu bükmüş oturuyordu, Her bir çocuk bayramlıklarını giymiş seviniyordu, Hz. Muhammed, geçerken oradan onları izliyordu. Kenardaki çocuğu, hıçkırırken bir ağlama aldı, Gözyaşları, düştüğü yeri ağlatıyordu. Taşlar, topraklar çocuğun gönlünü yaralıyordu, O, ağladıkça ağlıyor gözyaşını bulutlar kıskanıyordu. O, geldi, Efendim geldi, elini çocuğun başına koydu, Kalbiyle gözyaşını sildi, onu öpüp okşadı. O Nebiler Nebisi sordu: “Evladım neden ağlıyorsun? Sen neden diğer çocuklar gibi koşup oynamıyorsun? Onlar gibi neden havalarda uçmuyorsun?” dedi. Çocuk hıçkıra hıçkıra: “Yapamam Efendim! Bu gün bayramdı. Benim kapımı açan olmadı, Bu gün bana harçlık veren olmadı, Bu gün başımı okşayan olmadı…” dedi. Çocuk ağlıyordu, Ağladıkça da hıçkırıklara buğuluyordu. Gül Muhammed’in gözleri doldu, Çocuğu aldı bağrına bastı, Onu sevgiyle kucakladı, Bu sevgiyi hisseden çocuğun Gönlüne giren sanki bir melekti. O Nebiler Nebisi “ Gel” dedi. Çocuğu aldı evine götürdü, Karnını iyice doyurdu, Çarşıya götürdü, Ona yeni elbiseler aldı, Bayram harçlığını cebine koydu… Sonra nur yüzlü çocuğa: “Yavrum! Senin kimin, kimsen yok mu?” dedi. “Efendim! Babam savaşta şehit oldu, Annem de ahirete irtihal etti, Benim kimim kimsem yok.” dedi. İçini çekti, hıçkıra hıçkıra, O Nebiler Nebisi gülümsedi, Çocuğun gözlerinin içine baktı, baktı… “Bak güzel yavrum! Benim baban, Aişe’nin de annen olmasını kabul eder misin? dedi. “Efendim! Dünyanın en mutlu çocuğu olurum. Sizin gibi bir baba; Aişe gibi bir annem olduktan sonra Benden daha mutlu dünyada kim olabilir ki?” Diye sevinç çığlıkları attı, Sevincinden ağlamaya başladı… Koşuyordu, durmadan koşuyordu, Adım attığı yeri, bilmeden koşuyordu. Uçuyordu sevincinden göklere… Kendini bir anda oyun alanının içinde buldu, Az önceki hüzün yüklü boynu bükük çocuk, Gitmiş onun yerine neşe saçan biri gelmişti, Uçuyordu, sevincinden bulutlara… Arkadaşları meraklarını gizleyemedi, Sordular, bu mutluluğun sebebini, “Sen neden bu kadar sevinçlisin be arkadaş? Sevincinden sanki göklere uçacaksın?” dediler. Çocuk: “Ben göklere uçmayayım da kimler uçsun? Babam; Hz. Muhammed, annem ise Aişe’dir. Ben, sevincimden kanat takmayayım da kimler taksın? Ben, çocukların en sevimlisi değil miyim? Ben, Hz. Muhammedin ailesinden bir ferdim.” dedi. Çocuğu sevinçli görünce, Hz. Peygamber çok sevindi, Onun mutluluğu herkesi mutlu etti… O, kimsenin kalbini kırmazdı, O, karşılaştığına selam verirdi, “Selamı yayın.” diye nasihat ederdi, Onu gören ağaçlar, taşlar selam verirdi, Allah’ın selamı bütün dünyayı sarardı… O, çocukları çok severdi, Onlarla zaman zaman şakalaşırdı, Onlara hediyeler alırdı, Onların başlarını okşardı, Çocukların mutluluğu onun mutluluğuydu… Çocuklar berekettir, melek ruhludur daima, Onları sevmek gerek, boylu boyunca… Çocuklar seni görmeden, Sana âşık oldu Muhammed’im. Çocuklar senin kokunu hissetti, Ötelerin ötesinden Muhammed’im. Sen, on sekiz bin âlemin Mustafa’sısın, Sen, âlemlere gönderilmiş peygambersin. Seni çocuklar çok seviyor Muhammed’im, Seni yaşlılar çok seviyor Muhammed’im, Seni gençler çok seviyor Muhammed’im, Seni kadınlar çok seviyor Muhammed’im, Seni erkekler çok seviyor Muhammed’im… Sana inen Kur’an, çocukların ruhundadır, Senin getirdiği İslâm, çocukların beynindendir, Senin sözlerin, çocukların kalbindendir, Senin güllerin, çocukların kanatlarındadır, Senin çiçeklerin, çocukların bahtındadır… 16.03.2011 Çekerek Endüstri Meslek Lisesi Çekerek/Yozgat |
Kutlarim...
...................... selamlar.