AZ-ALAN
Kafamın içinde sürekli,
Uçuşuyor bir ses: kır lan- Gıçlar. Yüzümün büklümlü yollarında, Daima yolda kalmışlar bekler, Ne zaman kızlar topraktan çıkar ise, Bilin ki hutbe gerçekleşmiştir. Başından başlasak yaşa- Ma! Yaşamazdık sıkıntının bahçesinde. Hiçbir şey ardımda kalmayacak, Bir ölüm şöleninde azalacak tebessüm, Matematiğin yetmediği ölümler ve günler, Nasıl yetişecek kokmayan gecenin kokusuna? Hangi zehre benzer hay- At! Dörtnala koşarken peşimizde, Bulamaz bir merd-i meydan. Renksiz bir resimden çalınmış gibi her şey, İşte buharlaşan hayal, işte güç bela kurulan cümle, Kulaklardaki sesler köstekli bir saat, İhtilal haberi gibidir artık gece. Kavuşamıyorsak ma- Dem! Neden seçici davranır ki ölüm, İçimde tüneyen faniyi almaya? Yaşamak yokuşu göze almaktır, Ölüm ise tamamla artık nidası, Hamdı meyve, kovulmak cennetten erkendi, Bir azalmaydı gözlerim her bakışında. |