Son Söz
eğilip yüreğine,
yüreğini dinlerdi hep çok söz içerlerdi çok görüntü yıkardı gözlerini çok gürültü tıkardı sözlerini o kalabalıkken,o ne kadar da yalnızdı bir depremden çıktı içine çekildi çekildikce gönlüne güçlendi yeniden onarmaya başladı kırıklarını yakıp gereksiz kinini eritti hüzün buzullarını sel sel oldu kurak topraklar sahte gülücükler, yapmacık göz kırpmalar anlamadan geçenlerden, aldanmadan geçti güneş doğmuyordu bir süredir bir ışık çekti kirpiklerinden aydınlık bir bakış bulutlardı üstünde duran şu yağan aşk damla damla düşen bedene soğuk bir rüzgarla esip göğsünden şu yağan aşkla açtı kollarını göğü kucaklayıp esir miydi, neydi tüm sözler? gergin dilleri tutan yürekler miydi? yoksa inatlar mı? şimdi ağır ağır terkediyordu o kenti... belki de artık her kent yalnızdı şimdi agır ağır tekliyordu mutluluk nemli akşamlar kalabalık ve su tutmazdı sokaklar hafif hafif çiseliyordu, kaldırımlarda insanlık fakat nasıl ilerleyecekti ayrılığın yolundan eksilecekti sesler,zarif haller ve yol işareti gibi cilveli edalar nasıl bulacaktı yerini gözler bir denizden cıkıp bir havuza girmek belki de ummadığı bir kapıda amansız bir hastalıkla inlemek bir çekirdek düşmüştü cennetten avcuna gömmek şimdi yüreğe ya çürütmek ya büyütmek için ve bu şiir bitmeliydi ve bu şiirden gitmeliydi artık son bir kez tekrar dönüp baktı kapısına bir papatya bıraktı ve son sözü, kendine iyi bak’tı... Rüzgar |