1
Yorum
2
Beğeni
4,5
Puan
901
Okunma
GÜMÜŞ GECE
Bir kadın tanıdım
Oturduğum sokakta
Her sabah parka gelirdi
Sanki birini bekler gibiydi
Içi tükenmiş anılarla dolu
Köhne bir evde oturuyordu
Yaşanmamışlıkları da dört duvarın şarkısıydı
Mağrur bakışları
Boynu bükük kamburu
Sanki yılların yükünü omzunda taşımıştı
Taranmamış saçları
Yorgun bir geceden kalkmıs gibiydi
Ya da uykudan
Kimbilir belki de hiç uyumamıştı
Gözleri gelmeyen bir yolcunun habercisi gibiydi
Gördügü en güzel rüyaydı
Uyanmaya kıyamadığı
En sevdiği mevsim yazdı
Bu sonbahar hazanları
Ağzında yeni söndürdüğü sigaranın yanık tadı
Boncuk boncuk gözleri al aldı
Sevdiği adam bir düş müydü
Yoksa bir hayal mi
Hiç bilmek istemediği
Ağlamış olacak ki
Masum bir hali vardı
Hayallerinin ötesine bakıyordu gözleri
Düşleri kahpe kederin namlusunda
Dün gibi bugün gibi
Geçmişe kenetliydi sanki
Sevdiği adama
Hani habersizce bırakıp gitmisti
Eylül başlarıydı
Bir gündoğumu misali
Çekip gitmisti
Gümüş siyahı puslu bir gecede
Hayalleri de karışmışti onunla
Sanki çökmüştü bir gecede
Bu hiç beklediği bir sey değildi
Yıkılmıştı adeta
Ama o yaşamayı seçti
Her son yeni bir başlangıctı
Mevlam ne eylerse güzel eylerdi
Geçmişini değistiremezdi ama
Geleceğiyle yüzleşebilirdi
Dünyanın kanunu buydu
O da öyle yaptı
Bir sonbahar karabasanıydı,
Geleceğe uyandı
Onu sevmek için ondan vazgeçti
Sırf geri dönebilmek için
Anılarını valizine topladı
Gördüğü en güzel rüya değildi sandığı
Bu son diyip yoluna baktı
Her mevsim aynı olmazdı
Basıp yüregıne isyanlarını
Yakıp ondan son kalan fotoğrafları
Saat sabahın üçü
Istanbul derin uykuda
Soğuk ve yabancı
Deniz, asi,karanlık ve dalgalı
Kapıyı çekip gitti
Dönüp arkasına bile bakmadı
Pınar DOLUDENİZ
5.0
50% (1)
4.0
50% (1)