Anne!haydi anne! anlat bana şu masalı. çocuk öyle cesurdu ki; korkmuyordu hiç, ne devlerden, ne de tılsımlı süvarilerden. anlat anne! bitir şu masalı kaldığı yerden. “.....oğlanın oku bir kurbağanın yanına saplanmıştı.....” “...kısmetimdir diye bağrına basarak evinin yolunu tutmuştu.” söyle anneciğim! kurbağa nasıl alımlı bir prenses olmuştu? anlattıklarını hep bir masal sandım oysa ne denli gerçekmiş şimdi anladım. masaldaki cadılar, büyücüler, devler anadan doğma prensler ve efsunlanmış silahlarıyla yenilmez süvariler her yerde çıktı karşıma. durmaksızın savaştım. yenilmedim-ölmedim ama çok yoruldum tükendim anne! bir masalın yarısında insan, oğlunu bırakır da gidermi hiç öyle sessizce bir türlü doyasıya sarılıp, o mübarek elini nur yüzünü öpemedim. bir bilsen seni nasıl özledim. kelimelere yüklesem hasretini kırılıp dökülürdü şiirim hece hece ve ben seni her gece gelir de başucumda bir masal anlatırsın diye hep bekledim anne Celal Çalık |
Ama sabah kalkar kalkmaz öptüm Annemi
Ardından kokusunuda yanıma alıp
Annemden uzak çalışmaya gittim.
Yolda giderken, hep hatta her adımda, soluk alışımda
Benden o'nun varlığını mahrum etmediği için Allah'a (cc) şükrettim.
Annem olmasa
kesin nefes alıp yaşayamam ben, ölürüm...
Allah Eksikliğini yaşatmasın bana
Ve Annesini özleyen tüm yüreklerime.
ama yanında olamayıpta, uzakta olan veya dönülmezde duran Annelerimiz var ise de (ki var) Allah onların mekanlarını cennet ve Evlatlarını da, hayırlı evletlar olarak yetiştiren büyüklerimize armağan olsun Yaradanımızdan emanet olarak.
dilerim hiç bir büyüğümüz
bu kutsal emanetleri, hor görüp aşağılamaz
onlara kötülük düşünüp uygulamaz!
ki onlar analarının kuzuları
biricikleri.
saygılarımla efendim
yüreğim sızladı okurken
ve bir kez daha şükrettim Allah'a (cc)