Senin Hakkında Felsefe
Seni düşündüm dün akşam yine!
Hay Allah! Bu bir şarkı sözüydü değil mi? Neyse değiştireyim ifadeyi: Seni düşündüm her zamanki gibi, Bin bir şüphe sarıverdi içimi? Yok! Yok! Sandığın gibi değil; Daha köklüydü şüphem. Var mısın, yok musun? İşte bütün mesele! Aslında Descartes’ten aşırma bir yaklaşımla; “Düşünüyorum, demek ki varsın” diyebilirdim. Kolaya kaçmadım, sorguladım. Sen bir var’dın, yüreğimde, Kahverengi gözlerin, Hülyalı bakışların, Kumral sarı saçların, Güldükçe güller açan gül yüzün, Gönlüme sürur veren ab-ı hayat sözlerin. Ve sen bir yok’tun, hayatımda, Boşluğu saran kollarım, Başını koyarsın diye bekleyen omuzlarım, Uyandığımda yanı başım, Solan umutlarım… Yine de Yok diyemem çünkü her anımdasın. Fakat var da diyemem; Hani, nerde, yanımda mısın? Aslında arabesk takılabilirdim; “Batsın bu dünya, bitsin bu rüya!” Tabi ki, yakışmazdı bu bana! Ne de olsa biraz entellik var ya? Bu yüzden olsa gerek, Sorguladım varlığını; Tabi önce epistemolojik yaklaştım konuya; Ontoloji daha sonra. Varlık bilgini sorguladım saatler boyu. Eğer varsan, -ki, hayatımda değilse de her anımdaysan- Varlığına işaret eden deliller nelerdir? Bu deliller ne kadar gerçektir? Yoksa adın mıydı gerçeğe ışık tutan. Işık kaynağı olmayan ama ışığı yansıtan. Ya da yansıttığı olan mıydın? Aslında olmayan ama olduğuna dair bilgiler bulunan, Bu bilgilerin kimi gözleme, kimi hisse dayanan, Yani derin bir yanılsama mıydın? Cevapsız sorular sarmalında, Dolandım kendi yumağımda. Sonra belki çare olur diye, Sarıldım ontolojiye. Eğer varsan, varlığının anlamı neydi? Uykusuz gecelerim, Sızlayan yüreğim, Dinmek bilmez hasretim, Duadaki dillerim, Beyhude dileklerim? Gazali yetişti imdadıma; “Ne akılla olur” dedi “ne akılsız”, Dedim kendime be hey akılsız; Metafiziksel bir varlık, Nasıl sığsın mekâna, O ki, mekândan aşkın, Varlığının tek delili, İçini yakan aşkın. O an anladım işi, Yaşarken rüyalarımda, Neden yoksun mekânımda? Ve bir mısra dudaklarımda, Üstat Necip Fazıl’dan hatıra. “Anlamak yok çocuğum, anlar gibi olmak var.” Sen yoksun ama sana âşık bir ben var; Mecnundan da felsefe, işte ancak bu kadar! |