Üç nokta...
Üç nokta..
Ne cok şeyi sığdırmışız meğer bu üç noktaya... Bir an’ı , bir günü, ya da bir mevsimi... Kimi zaman "seni seviyorum" du eskilerden bir mektubun sonuna utanarak eklenen. Özlem taşırdı, hasret.. Titreyerek süzülen mürekkep, Karanlığın gizeminde bir iç sızı gibi.. Üç nokta... Bir hikaye, belki de son’a itiraz. Önüne geçilen cümleler, ya da bir yenilgi.. Alnının akıyla kurulmuş bir hayal.. Her şeyin sonuna eklenebilirdi uç nokta Çok şeye gebe.. Ölümün sonsuzluğuna yaşamı dilemek gibi Gülümsemek gibi... Rakı bardağında geleceği boğmak. Ya güneşi doğurursun üç noktanla, Ya da yağmuru kirletirsin.. Gidenlerin ayak izlerine basarsın Veyahut yeni yollar çizersin... Herkesin vardır üç noktası yastık altına gizlenen İçki masasına meze olan Damla gibi avucuna düşen... Çözmek beri dursun, anlamak imkansızdır nerdeyse. Uzundur.. karanlık Dudakta biber tadı, tende serinlik... Işıktır , göğsünü talan eden. Pekmez tadında, pamuk şekeri kıvamında.. Bir güven duygusudur rahat ve güzel Bir vedadır... Kopuk, yersiz ve eksik.. Zîn Viyan |
Bir ben var bende benden içeriyi arayınca yanaktaki ben (nokta) olarak dışarı çıktım.
Esenlikler dileklerimle...