KIRGIN ETHOS AVAZLARI-IV
16. A
adlarında tek ortak harf vardı sâdece o harfin şerefine yürüdüler bir süre o harften türeteceklerdi güyâ, yaşamın semantiğini aşk’ın: kırpıldıkça daha bir gürleşen aşk’ın şiirin: kırılsa da yıkılmayan şiirin ölümün: iğne deliğinden bile geçen ölümün ve parıltısına bin can fedâ haklı kavganın turnalara denk düşen diyalektiği o harfin namlusundan sürülecekti ateş hattına dünyanın adlarında tek ortak harf vardı sâdece biri: çocuksuluktan hüküm giymişti öbürü: yangınını hevesle taşımaktan kil ve kalker daha mı dayanıklıdır ki kederden? bunu sorar dururdu çocuksu olan hâyır, derdi öbürü her yer kan, her şey yalan, talan talan talan ayrıldılar sonunda o tek ortak harfi de sildiler acımasız hâtırâlardan (*): Yedi İklim, Aralık 2010, Sayı 249 17. KARŞILIKLI ben sana bir dilekçe yazayım zulme karşı sen beni bir hayat’a tutundur şiirce ben sana hiçliğimden bir karanfil püskürteyim sen beni varlığınla şereflendir iyice ben sana gurbetimden turnalar uçurtayım sen beni sılandaki sessizlikle yenile ben sana bağım-bahçem helâl olsun diyeyim sen beni yerden yere vur mülksüzlüğünle ben sana yol diyeyim, yel diyeyim, sel diyeyim sen beni gel bunların bin katıyla körükle! (*): İnsancıl, Haziran 2010, Sayı 239 18. İKİMİZ kaldık bütün gece ikimiz kalbimizin rüzgârlı kuytusunda cırcırböcekleri yanıbaşımızda, buğulu yollar vaktimizi güzelliklere eklemledik elverdiğince topladık dünya çığlıklarını alın terimizi dostlara, aşkımızı dağlara sesimizi ceylânların gözlerine verdik toprakta bir sevinç, gökyüzünde martılar sanki türkülerle ve şiirlerle ikimizi selâmladı sabaha kadar vazgeçilmezim benim pırlanta aşkım hayat bizi sonsuzluğun içinde ürperen yıldızlarla karşıladı gürüldeyen akışında yaşamak ırmağının gül çeşitlerini düşündük ve seviştik tanrı bizi gözlüyordu hiç çaktırmadan sen bana çocukluğundan anılar anlattın meltem esintilerini taşıyıp durdun yüzüme ben senin ellerini, her yerini okşadım saçlarına iyilikler yığdım ve doğruluklar göğsümüzde tan yeri kırıntıları (*): Berfin Bahar, Eylül 2009, Sayı 139 19. O TOMURCUKLAR patlayan ve serpilen tomurcuklardır inceden üstümüze hayat tomurcukları gizini çözümlemeye çabalar evrenin o tomurcuklar kış’ın dokunaklı yasalarından yaz’ın içine çevrik tuzundan bir aşk örgüler bir kendini denetleme tasası bir aldırışsızlık bâzen: ölüme karşı iki kırçıl kederin buluşmasından öfkeden suya doğru, sudan öfkeye palazlanan direnç gibi taşı taştan, düşü düşten öğrenmeye yeminli patlayan, serpilen tomurcuklardır araştırır ruhumuzun hikâyesini sonbaharı arındırır tozundan ilkbahara bir yer açar utandığımız şeylerden ve inceliklerden tutar bir şiiri telâşlandırır uzadıkça uzayan sabırsızlığı anlamsızlığını mal-mülk için boğuşmaların sindirir, daraldıkça daralan içimize ömrümüzü, ömrümüzün serencâmını dalgalandırır ne vakit kendimize dönüp bir baksak şifresi çözülememiş sisler içinden patlayan ve serpilen tomurcuklardır o tomurcuklar (*): İnsancıl, Nisan 2010, Sayı 237 20. ÇINAR GİBİ Sevgideğer hocam Uluğ Turanlıoğlu için --- memeleri tâze domurmuş her cilvelinin kirpiklerinin ucunda tutuşan hüznü yüreğinin olanca basıncıyla bilirim: öpmeye yeltenirsin ol yaşın 80’lere tırmanırken de çınar gibi ayaktasın, ayakta kal dizlerinin bağı çözülsün işkencecinin 1990 (*): Damla |
Kutlarım...
.................................................... Saygı ve Selamlar.