somnium...akıp giderken kirpikten gökyüzünün derin maviliğine yankılar vururken sevgi duvarının catlak yalnızlığına kelepcesiz yakalanırken büyük ve özgün caresizliğimize sesler sadece sisler bizi duyar an gelir yıkılır rüyalar gecenin koynunda bekleyen örgüsüz kanatlılar dalgın pencereye uzanan o sesin buyusunda ufaktan bir heycen bir sızı bir yokluk gibi o an karsı koyulmaz tırnaktan sac teline kadar titrek rüzgar o an yorulur ruhun pervazındaki lakırtılar ışıkların gölgesinde binlerce toz ufaktan ayak sesleri kapılar örtülür yüzene değen kalın esler gıcırdar kahvenin kokusu bardaktan parmak izler buğusunda gri duman siyahında yine gece suskunlar savasır yıldızlar kral soytarılar fügüran ucsuz bucaksız bu gökyüzü cocukluk ama zaman tek düsmanı zafere giden kırık yollar |