DALGALANMALAR DURULMALAR-II
6. BİR ŞİİR İŞTE
a. kuru(tul)muş gündöndü sapına döndüm orada sövdüm sövüldüm o depderin sevgisizlik fayında üzdüm tanrı’yı "homo homini res sacra" demiş ya hani tözünü*sevdiğim o seneca’sı durdum tam o sözün son sapağında "homo homini lupus"a karşı didindim daha seneca’dan yana kırdım sevgisizlik fayını çoğul çoğul çilelendim, çarpındım b. insan hayın, dünya kahhar, hayatsa haram alamadım, alamayacağım payımı (*): ’töz’den bahsediyorum, evet; ’göz’den değil! homo homini res sacra: insan insanın kutsalıdır homo homini lupus: insan insanın kurdudur 7. KALIR ÖYLECE a. çok çatallı diliyle ihânet denen yılan yarısından çoğunu rehin almış yurdumun bağlandığım ilkelere topak topak kar yağıyor anlaşamıyorum işte üstünkörü hayatlarla dursun şöyle konformistler, bankalar öte yanda dediğimde başvurularım geçersiz kalıyor b. gün gelir ben de çeker-giderim dünya ne kaybeder sanki ve kim kırılır -kalbim ki, dizginlenemez bir küheylân kükremesi- salt solgun bir fotoğraf, yaslı sırtımdan kalır öylece c. yırtılsa ya göğün yarısı bâri kırılırken aynalar, o aynalarım 8. YANILTTIN BENİ hiç çekinmeden paylaştırırdım yüreğimi çocuklara beni bir ilkyaz gecesine eşitleyip sevseydin aşılmadık tek engel komazdım yeryüzünde ölüp ölüp dirildiğimi görseydin yanılttın beni, yaraladın, yurdumdan ettin yüreğimin ak güvercinlerini kaçırdın nârin bir rüzgârım vardı: her vakit eğleştiğim mâviliklere yelken açan anarşist düşlerim öpüldükçe depreşen bir aşkım vardı buldozer gibi geçtin sesim, ayaklanınca dağ başlarını tutardı bakkal dükkânlarını tutardı çok yoksul sokakların salaş bir meyhânede şarap bardaklarını hırsından tırnaklarını kemirenleri kavuşmalarla birlikte ayrılıkları tutardı da olanların ayrımında olmazdın doğrusal bir çizgiyle açıklanmazdı yaşam alabildiğine zikzaklı, inişli-çıkışlıydı kimi yolları dersen, dikenden geçilmezdi kimi çürümüş yüzleri: kaypaklıktan, ölümden başarmak, başarmamak, her şey iç içe çelişkiler yumağı oluştururdu bize düşen: palamarları çözmek olmamalıydı, bu çetrefil ortamda karanlığın dibinde tepinen tohumu görüp bir ipekböceği sabrıyla örmekti kozayı bize düşen: seslerimizi birbirine ekleyip bölük bölük turnaların izini gün doğumunda çiçeklenmiş bir inancın izini gün batımında bıçaklanmış bir türkünün izini izlemek olmalıydı ben sana demez miydim: gencecikken ümit kesilmez gençliğimiz elverişlidir, sevdayı yeşertmeye yeter ki, gönül düşürmeyelim mala-mülke buğulu bakışlarımdan dökülen gizle ellerimin ürpermesiyle yetinebilirdin yanılttın beni, yaraladın, yurdumdan ettin yanıltmasaydın eğer, yurdumdan etmeseydin -başımda: şairlikten sevda şapkası sırtımda: bilgelikten hikmet hırkası- koşar, koşar, koşardım altın tasta tılsımını damıtmaya "zaman"ın 9. ÖMRÜME CAN HAVLİYLE anacığım ve babacığım için --- güzler yetersiz kalır yazlar yetersiz kalır sözler yetersiz kalır anlatmaya ikinizi gözyaşı sağnağında güzsünüz köknar ağacında yazsınız diller ırmağında sözsünüz nasıl anlatayım sizi ömrüme can havliyle katmışım ömrünüzü 10. ALINYAZISI 1. bir ses duyuyorum, anlıyor musun, sanki allah’ın sesi çünkü seni çınlıyor: şehirde, kırda 2. bâzı sevinçlerin içinde: seziyor musun, hep hüzünler gömülü tıpkı, senin acıdıkça ağaran o yüzün gibi 3. bütün düzyazılar, biliyor musun, seni kıskanıyor dünyaca ferahfezâ bir alınyazısı olduğun için |
beğendim…
………………………….. Saygı ve Selamlar.