Efelerin Efesi
Kıyama durdu millet; karanlıktı, mum yandı
Taştı Büyük Menderes, uyuyan dev uyandı Baş koltukta yürüyüp engelleri aştı o!... Taht kurdu gönüllere, yüreklerden taştı o!... Mazlumların hâmisi, yola çıktı kuşlukta Gönül kristalleri tuz buz oldu boşlukta “Söz milletindir” deyip başladı heyecanla Satılmışlara karşı, bedel ödedi canla Perçin vuruldu suya, yine aktı Menderes!... Zulmeti boğan ışık, bir şafaktı Menderes!... Ecnebi, soğuk bir el; dolaştı saçlarında Gözyaşı dile geldi kirpiğin uçlarında Zalimlerin gözünü bir öfkedir bürüdü Zeybek, darağacına metanetle yürüdü Yüzsüz palikaryalar kudurdu nefretinden Zeybek bir seher vakti içti aşk şerbetinden Çakalların ininde zeybek dar’a çekildi Kabuk bağlayamayan yaraya tuz ekildi Ar damarı çatladı, urganın gölgesinde Güneş hicapla battı zeybeğin ülkesinde Yiğit süvarisini düşürdü hırçın atlar Cinnet nöbetlerinde söndü nice hayatlar Sırtında taşıdığı(n) yükü(n) kurşundan ağır Vicdanlar (s)ağırlaşmış, bağır ha babam bağır!... Yurda kara bulutlar çöktü bir akşamüstü Yağmur kurşun misali, döktü bir akşamüstü Halka hizmet etmenin ceremesi idamdı Yalnız yaşarken değil, ölürken de adamdı Zeybek yakıvermişti umudun çerağını Mesken etti kendine sonsuzluk durağını Güneş yüzü görmemiş hayaller harap oldu Nefretin yangınında canevi türap oldu Ay küstü karanlığa, bulut gözyaşı döktü Efkâr kalbin katığı, yüreğe hüzün çöktü Zeybeğin arkasından dağlar ağladı heyhat!... Gözü yaşlı analar, çağlar ağladı heyhat!... Ucu nereye varır kader sarmaşığının? Mezarı gönüllerdir o millet âşığının Kafeste mahpus kuşuz, telaşımız var bizim Yarım asırdan beri gözyaşımız var bizim Kula kulluk etmedin, ey Ege’nin yiğidi!... Son durağın cennettir, demokrasi şehidi!... İblisin yoldaşları kalan ömründen çaldı Çukurdan aşağıya alçaldıkça alçaldı Dünün Yassıada’sı yaslı adadır şimdi O gün doğru sanılan, büyük hatadır şimdi Söndü sevgi ateşi, baca tütmüyor artık Baykuşların yurdunda bülbül ötmüyor artık… M. NİHAT MALKOÇ |