Toprak çağırırken hüznü_ az mı canımızı yaktı zaman tırnaklarımız söküldü gökyüzü çiy bulutu oldu kalp ağırlığında artık bir el atsan da şu lekeli martının kırık kanadına usulca aksak dere olup çağlandan köpük köpük kış yaşlanmışken yeşeren çayırlarda benzer gün sonlarında yürüyüp gitsek bakır rengi ovaya bir tarafımız kırlar bir taraf deniz _ çok mu bize kapısında asılı kalmak soylu öpücüklerin karnımızı düşlerle doyurmak engin meralarda kokun sinse tüm kelimelerime tüm tümceler seninle başlayıp seninle bitse tüm dünyam şiir tüm kuşlar seninle seslense bahar sahillere inip sis karışsa maviyle yeşile _ artık bir cümle içinde kullansak vuslatı geceye de inansak içimizden geçenlere kulak kesilip yorgun düşen bedenini bana yaslasan oysa karanlıkta kalmakta iyidir aşk içinde aşksızlığı barındırıyorsa nefessiz kalmak gibi olur gündüzler arnavut kaldırımlarında kırılan topuk misali nereye baksam sanki hançer eğriliğinde gök yine aynı gök yoksa değişmiş mi yokluğunda |