Ah bu kahrolası yalnızlığım_ dün gece sabaha dek kendi sisini yaratan kör lambalarla karabasanları ışıtan alacakaranlık baş başa yürüdüler ak geldiler kara döndüler onu alıp bunu verdiler ayak uçlarıyla bastıkları verimli topraklarda sinsice gününü beklediler beslenip serpildiler kurt kapanında kaldım da seyrettim öylece umarsız dolandı durdu sabaha dek etrafımda gölgeler bak işte saat altıya beş var birazdan gün doğacak şafak sökecek _ çıkamadım bir türlü duvarlarından başıma örülmüş bu mahpushanenin avını kollayan sarman sessizliğinde ayak seslerinin ritmini yüreğime verdiler bir şeyleri koparıp ezdiler aslında kaybettim bu savaşı daha çok eylül öncelerinden puslu bir mayıs gecesinde bilmem nerede sabaha dek baş başa yürüdüler _gün doğacak şafak sökecek birazdan elbet çekilecek çınarın uzayan filizleri zulüm zindanlarından bir de aydın türküsü tutturdum mu şimdi kendi kendime anlatırım derdimi çanakkale / yemen türkülerinde yeter bana kimseyle paylaşamadıklarım en yücelerde gezen sarışın ruhum ardımda bıraktıklarım hele şöyle yiğitlenin bir de efelenenin gün ışığıyla aydınlansın yeter ki bu son gecem elbet yağan bu yağmurlar sizi de yıkar sakarya tepelerinden _ zihin haritamı aldım elime yeniden yıllar öncesinde bıraktığım yerden sıcak bir ağustos sabahında yine kendimle kaldım buraya kadar ah bu kahrolası yalnızlığım söyle nerede benden aldıkların eşreflerim / pusatlarım / uğurlarım ıslak duvarların bıraktığı rutubette mi kaldılar erdemsiz / karanlık / kalabalık dayıları bir masanın başını tutmak sevdasına daldılar ey kader ne diyeyim islerde çürümüş kör bir çuvalla bak yine yağılar etrafımı sardılar _ yeter bu yalvaç sabrım haykır be çelebim bu haykırışlardadır umutlarım söğüdün güneşinde uzansın kayı uzak asyadan özgürlüğümdür bu haykırışların |
Kalemin susmasın
_____________________________________Selamlar