İLK ÖLÜŞTE AŞK
Sahralarda kızgın kumların altına batmak gibi,
Yangınım böylesine büyük.. Fırtınalı bir denizde yelken açmak gibi, Durduğum yerde yaşamak bir yük.. Sonrasında kaybetmiştim seni ateşlere düşerken, O sonsuz durak için henüz erken.. bir his beliriyor birden, söngün yıldızlara as kendini ve kaybol simsiyah göklerde.. İlk aşk misali hatırlansın ömrümce.. Bir kere sevmiyor insan, o da hurafe.. Sen şafak türküsünü çal ömrün en güzel yerinde. Sonra gör mehtabı başka sevgilerde.. bin kere mahvolur da yine vazgeçmez insan, tabiatıdır sevişmek kuytu gecelerde.. İlk ölüşte aşktır doğrusu, bilir misin? Koklamadan sevmeyi, akşamsefa çiçeğini.. Girer misin yerin dibine her gün, Yazdığın tek bir cümle için? "-Seni seviyorum." derken titrer mi için, kumral hecelerde? Kendi kalemini kırmak gibidir bazı sevdalar, Kaybolup giderken yakarsın, eski hatıralar.. Simsiyah sürgün, içinde kızıl kanca?, Saplanıp duruyor, her nefes alışında.. Allah’ım! Sen duymaz mısın, içimde ızdırap var.. düşmüş miğferim, kılıçlar çekilmekte, Bir soluk müddet ömrüm var ve tek atımlık kurşun; Sağ düşman, sol hain, önüm ardım pusuda.. elimde bir bozuk pusula ve o tek kıblegahım; Dinmiyor sarıltı rüyalar, dinmiyor ahım. Gel kahve gözüm, gel ilk muradım... |