AYRI DÜNYALARIN ADAMLARI
Hiçbir şeyimiz yoktu elimizde,
Yüreğimizde kalmış adamlığımızdan başka. Yavaş yavaş tükettik bizden kalanları, Kimi düştü şehit, kimi vuruldu sırtından.. Soframa ekmek koyan babam; Adamlık en kutsal sanat değil miydi? Sınır boylarında kaybolmuş vicdanım, Leş avında kurdum, yiğidim, adamım! Nice tezgahları var gâvurun, içimden vurdu beni, kendi silahımla.. Aynı duayı okuyan düşman evlatları vatanın, Vuruldu iman dolu şarjörüyle yine kalbinden! Sen kimlerden, ben kimlerden, biz hep beraber, aynı yerden, aynı kaynaktan! Pir Sultan, Halid-i Bağdâdi, Mevlânâ Celaleddin.. Yazıldık eski takvimlere tarih diye! Başka yerlere başka yollardan aynı adam; kıymette şeddeli, marifette keyfiyyetli milyonlar adam, Hepsi birbirinden şöhretli... Haktan, batıla giden mermi, Yıldırımdan, selden süratli. Cengiz, Yavuz, Fatih ya da Kanuni, İlk sadası İslam’ın Hazreti Bilal’i.. Hiç unutmazdın ya o son peygamberi, Hani nerede kaldı adamlık? Dilimiz aynı, dinimiz aynı, ama apayrı; Milyarlarca adamdık! |