MELL
Mell...
saat 7.30 bazı şeylerin telâşından dönüyor bedenimiz karıncalar taşıyor yükümüzü/ kum yuvalarına havada ter ve toz burnumuzun içinde polen savaşları kemiklerimizde duruyor bak ! tuzlu bir hikâyenin diri tarihi. ( Bizi öldürmeye hiçbir güç yetmiyor ) Varsayalım sözün cambazıyız Mell gerginiz ipin üstünde ayaklarımız dünyadan kesik. bir rahmin duvarlarını aşındırıyor ellerimiz. ellerimiz iki küçük cenin büyüdükçe, bir cumartesinin kulunç ağrısına girmekteyiz. ( Sızımız hiçbir acıya denk düşmüyor ) Mell... vicdanın bir kenarını yassılaştıran stk hassasiyeti gibidir bazılarının kalbi buraya parantez içinde bir ünlem koyalım gülmek için bir şeylere belki geri dönebiliriz. Belki zaman bize siyah belki biz çok kırmızı belki içimiz hep/kavuniçi. Belki... belki bir gezegende minik bir çekirdeğiz. ( Bizi çıtlatmaya kimsenin gücü yetmiyor) |