GURBET DEDİKLERİ
Kalınca doğunun ıssız köyünde,
Bembeyaz gecede bir dağ evinde, Islık çalar çırılçıplak ağaçlar. Korku salar etraftaki yamaçlar. Yarınca geceyi kurşunun sesi, Ölüm düşüncesi sarar herkesi. Çakallar ulurken dağlardan dağa, Sokulurdum bense soğuk yatağa. Gurbet, yatağımdan daha soğuktu. Dilimden anlayan hiç kimse yoktu. Konuşurdum çoğu zaman kendimle. Baş başa kalınca kendi derdimle, Alınan her nefes hasret doluydu. Gurbet dedikleri yoksa bu muydu? Diye düşünüp de dönüp dururken, Susardı çakallar sabah olurken. Gri sabahların tezek kokusu, Getirirdi köye ölüm korkusu. Çökerdi bir kasvet yağdıkça karlar. Titrerdi yürekler estikçe rüzgâr. Ölen kimmiş diye kimse sormazdı. Sorsa da birisi, duyan olmazdı. O günler böyleydi çekilen çile. İtler de ağlardı garip halime. Hep aynı yaşandı gurbette günler. Unutmam ömrümce geçse seneler, Ne zaman çalınsa gece bir ıslık, Sanırım kapımda yine yalnızlık. |