YOKLUĞUNU SARDIM YÜREĞİMİN TABAKASINA
Yokluğunu sardım yüreğimin tabakasına
Duman oldum, kanadım Sigaranın küllerinde savruldum Bırakıp gitmelerin Ardına hiç bakmadan… Yıldız kümeleriydin kayıp giden Suskunluklarımdı buluşan isyanla Günlerce ağlamalar birikti Bir bilsen kaç geceler sensiz Ve yıldızlar ektim ruhumda ki yaşanmamış baharlara… Konuştum ayla, yıldızla Milyonlarca kere seslendim Çığlıklarım sustu yağan yağmurlarla Koptu sevda sazımın telleri Dağıldım hazan da Yıllarca avutulmuşluğun izinde Sensizlikte sensizliği öğreneceğim… Masmavi bir gökyüzü serecektim Ruhunun derinliklerine Yüreğim kadar büyük saadetler sunacaktım hayatına Sular beni çekince derinliklerine Kuyuların içinden duyulmayacaktı sesim Avuçlarımda saklıydı kalbin Yaban gülüşlerden kurtararak senli bir hayatı yaşayacaktım Sürgit düşlerimde… Yoksun artık, masallarda ki aşklar gibi Mecnun gibi, Kerem gibi, Ferhat gibi Bir bilsen ne denli özlediğimi Aşkım küllenir Kabuk bağlayan yaralarda… Yine sabahlar gülümseyecek Seni hatırlatacak inadına Odamın duvarlarında sen kokacaksın Senli günlerde deneyecektim mutluluğu Anıları yaşatacaktım Huzur koylarına her şafakta kürek çekerek… İçimin ışıltılarıyla yağmurlar dileyecektim Kirlenmiş duyguları yıkamak için berrak sularda Beyaz sayfalara seni, rüzgarın hüznünü yazacaktım Çırpındıkça seni hatırlatacak bana… Utangaç gecelere hüzünlü gözyaşlarımı sildim Ağlardı gönül kapılarım ızdıraptan Sakladım öfkelerimi denizin derinliklerine Çekerken ışıldadı gözler Sevda ağlarını… Yorgun yaşamaktı hayatın kıyılarında Sen uzak bir yalnızlık ateşinin etrafında dans ederken Avuçlarında ki alevleri Yüreğimde ki acıları Asi dalgaların kollarına bırakarak Tüketilmiş düşlerde bir tek senin için Kanardı kalbim... Dudağımda ki sızı inerdi yüreğime İmkansızlığın sessiz iniltisiyle… Ve gönlüme hapseder zincirlerdim Sarardım tabakaya yokluğunu Son sigaramı sen-sen diye… HALİSE TEKBAŞ |