SENİ GÜNLERE BÖLDÜMSeni günlere böldüm, seni aylara Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşısında. Şiirler söylenir, şiirler biter Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa. Bütün günler yenileşir her bekleyişte Ve bütün dünler, bütün geçmişler Kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle. Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti Sonra bütün bulutlar hep birden geçti Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime Bazı adamlar ki bu zamanlara Dokunur geçerlerdi Yani bir piyanoya ve onun tek bir tuşuna Dokunur gibi… Türk edebiyatının mihenk taşlarından Edip Cansever, o iz bırakan dokunuşlara sahipti. Hüzün ve yalnızlık… Ancak öyle bir hüzün ki, mutluluğa kapıyı aralayan, öyle bir yalnızlık ki, ona koşan ve kaçınan! Edip Cansever’in aramızdan ayrılışının üstünden 31 sene geçti. ’Fazla şiirden öldü Cansever’ Cemal Süreya, belki de bu sebeple Edip Cansever’in ardından yazdığı şiirde yakın arkadaşının ölümünü “fazla şiire” bağlar; Her şeyin fazlası zararlıdır ya, Fazla şiirden öldü Edip Cansever… Unutulmadınız Unutulmayacaksınız. |