HAYATIN EN HÜZÜNLÜ ANI
Birkaç gün önce bir arkadaşım, “Yanılmıyorsam çevirisi Ataol Behramoğlu’na ait, belki Rusçasını da paylaşırsın” diyerek Mayakovski’nin çok beğendiği bir şiirinden bahsetti:
Hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır… Bırak, gitsin… Bırak, git… Bunu okuduktan sonra aklım ister istemez şairin Tatyana Yakovleva’ya Mektup adlı bir başka şiirine, daha doğrusu şiirin son kısmına gitti: İstemiyorsun öyle mi? Peki Bu hakareti de işleriz genel hesap listesine. Ama bil ki er geç Gelip alacağım seni Tek başına ya da Paris’le birlikte. (Çeviri Ataol Behramoğlu) Öncelikle bu son dizelerin ait olduğu bağlamla ilgili kısaca bir şeyler söylemek gerek. Tatyana Yakovleva Paris’te yaşayan bir Rus göçmendir. Mayakovski 1928’de Fransa ziyareti sırasında Yakovleva’yı görür ve aşık olur. Birlikte Sovyetler Birliği’ne dönmeyi teklif eder. Ancak Yakovleva reddeder. Şair Moskova’ya eli boş dönmek zorunda kalır. Her ikisinin de aynı kişinin ağzından çıktığına insanın inanası gelmiyor. Nerede ilkindeki yarı arabesk boyun eğiş, nerede ikincisindeki aşkla karışık devrimci tehdit. Arkadaşım karıştırdı herhalde diye düşündüm. Ama google’a “Hayatın en hüzünlü anı” yazdığımda çıkan sonuçları görünce açıkçası şaşırdım, biraz da utandım: Mayakovski’nin Türkçede bu kadar popüler olmuş dizeleri var ve ben ilk kez duyuyorum! |
Selamlarımla
osman aksoy tarafından 7/21/2017 6:16:20 PM zamanında düzenlenmiştir.