OTOPSİ
I.
Güve ile kelebeği anlatıyordu böcek bilimciler Ve İçime düşen kelimeler : güve ve kelebek… Güve ile kelebeğin hikayesidir bu… Entomologlar ısrarla güveyi anlattılar ve bizler, evlerimizde uçuşan güvelerle yaşadık varoluşumuzdan beri… Böcek bilimciler derler ki; güveler, çok severlermiş tahıl ambarlarını, Evlerin duvarlarını. küçük vücut yapıları varmış ve kontrolsüz egoları Mutlaka ilaçlamak gerekirmiş Hatta ısrarla öneriyorlar İlaçlama, periyodik yapılmalı Sonra, bir bir anlatmışlar güve ile kelebeğin anatomik yapısını Aman dikkat demişler karıştırmayın kelebek ile güvenin benzerliğini; Zira kelebeğin parlak ve pürüzsüzdür teni, Güvelerin tüylü ve pullu olur kanatları… Antenleri ince düzgün iken kelebeğin Tırtıklı ve çok hızlı çalışır güvelerin radarları Haa bir de etten beslenirler, iyi koruyun kalp kaslarınızı… Tırtılın yolculuğu uzun olur diyorlar, ben de onların elçisiyim, yani böcekbilimcilerin Zira bilirsiniz zeval olmaz elçiye sadece bazen kopar bedenlerinden boyunları… Neyse dönelim kitaplara ve doğaya bakalım başka ne demiş böcek bilimciler güve ile kelebek hakkında… güveler çabuk bırakır larvalarını bir kozanın içine oğullarını, korunaklı ve aşılmaz ince zarlardan perdeli duvarları kelebeğin ise yolculuğu uzun olurmuş geçerken tırtıl halinden pupaya… ve çok detaylı metamorfozları varmış. güveler çok çabuk gelişirken, kelebeğin uzun olurmuş doğum sancısı kelebeklerin gözleri varmış pek çok ve bir mozaik gibi algılarmış dünyayı her gözü, başka bir parçayı algılar ve parça parça bakarmış dünyaya ve aktarırmış kırık bir aynanın milimetrik parçalarına algılarını… II. aylardan nisandı ve koç burcunu işaret ediyordu astrologlar ha bir de yeni ay hali varmış o gece gökyüzünde durdu kadın. uyandı taş uykusundan durdu ve baktı kollarına örselenmiş ve lime lime edilmiş kanatlarına meğer pulları düşmüş pek çok güvenin, antenleri batmış boynuna arada kelebekler de kondu badem ağaçlarına lakin konu dışıdır kelebeklerin tesadüfü ki hayata yazılmış en güzel şiirdir bilim ve evrenin bütünlüğü… kalbi taşın kırılması kadar ağrılı, uykusuz uzun uzun yürüdü kalbinde taşıdığı sevda, rüzgar, puslu bir fırtına ve geveze taksi şoförünün dönüp dönüp bakan meraklı bakışları arasında… anımsadı bir an o efsunlu rüyayı İbranice yazıtların eşliğinde açılan Şambala kapısını… Açıldı gözleri ayna körlüğünden Ne çok göz vardı, ne çok algı… evrende bir kum tanesiydi sadece Kutsadı varoluşunu, aldı kabul eyledi eflatun bir soluğu … Güve sevici miydi acep? yoksa kelebeğin ömrü mü kısaydı? mavi bir kapının eşiğinde sallanmıyordu uzun süredir taşın uykusuzluğuna saplanmış bir kılıç gibi taşıyordu gözlerinde işaret parmağının kopuk ucunu. III. Hadsizliğine güldü kadın! Ne çok karışıyordu her şeye, Mesela böcek bilimcilerin otopsilerine Belki, Otopsisi tamamlanmış bir cinayetin son notlarıdır bu şiir Belki, Sınandığı kınanmalar, alınmayan derslerin esrik dizeleridir. Belki de sizindir bu şiir, Elçiye zeval olmasın aman, kalsın boynu bedeninde kadının Kör uykusundan uyanan kelebeğin ömrüdür belki Aşkın belgeseli de çekilirmiş demek ki Aslan parçaladı geyiği, hiç bilinmedi avlanan kim, ay’layan kimdi? Ki derler ki yanılsamadır her şey, aynanın kırık izlerinde zuhur eden ve gördüğü ile yetinen beşeri.. bağışlayın hadsizliğimi … HACER YILMAZ |
Otopsi kelimesini ne zaman duysam içim ürperir. Canlı canlı keserler sanki beni.