Pusatsız ZaferYıl ikibinonaltı temmuz karadan kara Bir Cuma akşamında başladı cinnet hâli İhanet çığlıkları çarpıyorken civara Oluk oluk sokağa çıkıyordu ahali Darbe şehveti ile başlarken habis yara Yıl ikibinonaltı temmuz karadan kara Zamandaki sızıntı paslı bıçaktan acı Fikir ucubeleri geçerken taaruza Bedduaya çıkmıştı tel maşalı umacı Gizli dua ederken meftunu Lat ve Uzza Ben mehdiyim diyordu Pensilvanya ağacı Zamandaki sızıntı paslı bıçaktan acı Akamete uğrarken on beş temmuz gecesi Üç maymun pusudaydı cüzzamlı nihayete Tasmalı altın nesil Vatikan bilmecesi Füzeyle vuruyorken millete ve devlete Türkün halaskârına duâdaydı nicesi Akamete uğrarken on beş temmuz gecesi Bir gün bu ihaneti yazacaktı şüerâ Hain katliamları titretiyorken arzı Kıbleleri seyyardı taptıkları şey para Çoktan unutmuştular dini imanı farzı Kastettiler birliğe dirliğe ve huzura Bir gün bu ihaneti yazacaktı şüerâ İç savaş çıkarmaya hazırlanırken batı Meydanlar Alpaslan’dı Kılıçaslan ve Yavuz Baş üstü çakılırken eyyamcı karton atı Diriliş müjdesini veriyordu klavuz Sokakları gördükçe morarmıştı suratı İç savaş çıkarmaya hazırlanırken batı İstiklal savaşıydı belki de Çanakkale Meydanlar Alpaslandı Kılıçaslan ve Yavuz İman yüklü sineye şehadet son merhale Düşen her bir şehide meleklerdi kılavuz O gün başka bir gündü gelmiyor asla dile İstiklal savaşıydı belki de Çanakkale Darbeye darbe yaptı şehitlerin nefesi Kardinal bekliyorken cinlerin avdetini İhanet çarpıyordu kirli gönül kafesi Yaşamaya hazırken işgâlin lezzetini Gök kubbeye çarpınca inancın güçlü sesi Darbeye darbe yaptı şehitlerin nefesi Meydanları öperken tekbir üstüne tekbir Bir Cuma akşamını şerh ediyordu tarih Bu topyekûn cinneti nasıl etmeli tabir Bundan öncekilere gedâ diyordu tarih Yer ve gök huşûdaydı Allah Bir’dir Allah Bir Meydanları öperken tekbir üstüne tekbir Ya Rabbi vatanıma asla yaşatma melâl Uğruna cihad eden islamın askeri bu Masumlar öksüz kalır bize gelirse zevâl Üstümüzde oynanan küffarın seferi bu Hâlâ ecdadımıza gülümsüyorken zuhal Ya Rabbi vatanıma asla yaşatma melâl Mehmet NALBANT |