Bekleyen DağlarAlır... Götürür beni Sukut içinde bekleyen dağlar Sinelerinde ne kadar berrak tarihi saklarlar İnsan için ümit taşırlar zira onlar için cevherlerini tutarlar Her dağ tarihin eskiyen sayfalarında değişiklik yaşar ve yeniden oluşurlar Ne zaman ona nazar etsem, misafiri olmak için ziyarete gitsem derin bir edep ve tevazu ile karşılarlar O kadar ilmin, irfanın, hikmetin, san’atın, tarihin, sosyolojinin bilgisine haiz olarak hak sevdasında insan için aşkı sessizce ruha, kalbe aktarır ve anlatırlar Ayrılık... Kimine göre ölmek Kimine göre ise sevinmektir Ayrılığı tetikleyen bağnazlık ise garabettir İhanet ise insan için en aşağılık olan, affı zorlaştıran zafiyettir Şirk ise aklın, vicdanın, ruhun, ilmin, hikmetin, irfanın sakındığı illettir Yaratan tarafından yaratılan beşer, ancak tekabül ettikçe, hak ve hakikate eriştikçe vuslata erişecektir An.. Akıp gidiyor Beşer neyine güveniyor Akıl ilim ve irfanla imdada yetişiyor Yoksa zan ve içgüdüler ömrü viran eyliyor Ruh o anı beklerken insanlaşma mızı umutla bekliyor Beşerden gayrı kimsede yok akıl, irade, vicdan onun için güveniyor Taş kesilir... Aklı, iradesi olanlar Çaresiz kalır şirki savunanlar Hak ve hakikate savaş açar tagutlar İnsanlık adına mazlumu, mağduru yüzüstü bırakırlar Alıp götüren zamana karşı hırsla, hınçla nefsi için koşanlar O an, gelecek zaman, şakaklardan ter sökün edeceği an mizanı unuturlar Mustafa Cilasun |