KUTSAL EL
KUTSAL EL
Doğudan batıya bir yıldız gibi kaydı, Durdu ayın önünde, dedi: “Bu el tanrının eli, Tesadüf değil bilesin.” Yukardan bakınca Kağnılar geçiyordu sessizce. Kan kuyuları vardı. Bir hançer saplandı göğsüne, Birisi avaz avaz bağırıyordu: “Neredesin gelsene! ” Gecenin uykusunu Bir birinin sırtında geçirdiler. Yürekleri buz tutmuştu. Kim bilir oradan nereye gideceklerdi? Vatanın dört bir yanı yanıyordu. Yüce bir eldi, uzandı. Batıdan doğuya Kuzeyden güneye… O el o kadar büyüktü ki Türk yurdunu almıştı, Avucunun içine. Çünkü o el Tanrının eliydi. Çünkü söz konusu olan İslam’ın son kalesi idi. O yıldız geldi, Ayın önünde durdu, dedi: “Tesadüf değil bilesin Sen tanrının elisin!” O andan sonra, bayrak Hiç yere düşmedi… Dağlarda çiçekler açıyordu. Sabah güneşi , Çocuğun altın sarısı saçlarını okşadı. Mavi gözlerinde Hürriyetin ışıkları vardı. Sönmeyen ışıkları… Yusuf Yılmaz |