NÜ //
(Yenilenmeye hazır ölü bir deri duruyor ağzımızın tabutunda. )
Suphi! İşte bak burada ; ortasındayım hayatın ve kalbim çırılçıplak. Sağaltmak istiyorum / dünden kalan ne varsa ne varsa dilimin dibeğinde bir balta hırsla parçalıyor içimin içindeki nar korkusunu. Bak dişlerimin dibinde ve bu kan akşamında bak! kasıklarından vuruluyor Adem’in oğlu. Sonra sancı... sonra sancı Suphi sonra tenimden terine karışan zamanın tuzu. ....... Suphi ! künhüme vara vara çarpıyorum usuma usumda bir dolu paradoks. Bir sürü vahiy geliyor; bilmem hangi kuştan "çevir otuzüç defa bir kelâmı diyor." Lâkin dilimin kilidi ağzının içinde ağzın ; şehvete bulanmış bir mağra kuyusu gibi. Derin. Ve yalnız bir eleman gibisin peltek sözler kümesinde. ....... Aldırma bana Suphi ! aldırma dilimin bu kesret haline. Hem bak Tanrı bile gülümsüyor yedi kat yukarıdan ipek ibrişimli kundağı sararken gövdene. ....... Suphi! ve şimdi son kez üfle avcunun içindekilere ve bir asfalt üstüne dök bizi şahit olsun imansız diller bu savlete. Biz eski bir istiharenin yeşil tabiri tanıdık bir intiharın çürük ipiyken üfle ve dök bizi ! merd-i meydan bilmeyen kuklalar önüne. Rüzgâr // |