KAYIP ÜLKEDEKİ SEVGİLİ
Güneşin çiçeklerini ellerimle,
Akşamın göğsüne bastırdım. Dindirsin diye içimdeki acıları. Dünyanın penceresi ay, Yıldızlarla süslemiş perdesini. Gizli bakan, baykuş gözlü gecemsin. Sevgiye susamış çatlak dudağımda, Nefes nefes ciğerlerime çektiğim cigaramsın. Yolunu gözleyen atlar yorgun, Sırtında ağır sevdamı taşıyan yürekten. Tepinerek tekme atıyor kumuna, Üstünde nalının izleri... Şifalı gözyaşlarımı yanaklarına, Zümrüdü Anka kuşu gibi döküyorum. Yanarak ölüyor ve kendi küllerimden, Kanatlanarak yeniden diriliyorum... Bacası tütmüş bir zamanın ocağında pişen Yaralı ve vurulmuş bir kuşum. Hüzünlerden dem tutmuş yüreğimi işleyen, Güçsüz ve yorgun sevda işçisiyim... Kayıp sevgililer ülkesinde; En çok seni nasıl aradığımı bilirim. Her ihanetinin üstüne rüzgarla toprak atıp, Her yalnız gecenin sızmış karanlığında, Nasıl sensiz yattığımı bilirim... Siyah-beyaz eski resimlerde kaldı Gül, gülüşlü, güzel yüzün. Dargınım şimdi, arkamdan bakan aynalara. Eskitmiş bedenime giydiğim yılları, Acı-tatlı hatıralarla süslenmiş çelengin. Hayat acımasızca beni senden nasılda alıp götürmüş... Bu vücutta ruhum iflah olmaz artık; Bütün sevgiler kalplerde sığ. Bütün insanlar yaşama eğreti. Kötü hayatın yitik ülkesi oldu bu dünya; Ey insanoğlu duyun beni, Nerede kaldı insanlığınız? Figen ANAR / 13.06.2017 |