İstasyon-istasyon- istasyon soğuk ve puslu bugün sabah yeni doğmuş yataklardan uyanan her keskin gözde güneşi gördüm kalabalık içine sinmiş boş bakışlarda saklı duygular içimde tuhaf bir boşluk var kararmış ansızın istasyon ben köşebaşında beklerken anladım saat durmazmış ufka bakan keskin gözler yataklarına dönerken de ordaydım ellerim cebimde yaslanmışım bu istasyonun paslı tellerine bir loş sokak lambası altı fikir alış verişi aklımın derinlerinde sen mi varsın? yoksa bu durakta bekleyen ben mi? umut durakları geçti gözümün önünden hemde bu trene hiç binmeden öldüğümü anladığımda umutlarımı cebimde buldum ruhum bedenden ayrılırken istasyonda bekleyen bi ben buldum kimdi arayan? kimdi beklerken içindeki korkulardan korkan? yülseldikçe baktım yükseldikçe anladım istasyon puslar arasında bir bulut bense yağmurum benim için gözlerinden düşen yaşlar ile eşdeğerde dualar duydum aynı bir tren sesi gibi gözlerimi son kez yumduğumda ,bir kez daha duydum onlar söylediler ben inanmadım tekrar döndüm istasyona bekledim ama gelmedin sen daha uzak bir vagondaymışsın. Emre Yılmaz |