Gül İklimi
...ve özlemin en koyu tonu hükmediyor zamana
Neye sayarsan say Renklerin ayini Sırsız bir hüzzam vakti..! Ey Sevgili! Ey yüreğimin Efendisi; İçinde sen kokan yılları aşarak, Gökte "Ebabiller," yerde adını geçmişten sökerek özleyenlerin var. Bir bekleyiş ki damar damar, Bir bekleyiş ki hükümünü yok ediyor vuslatın Görüyor hakikate aşina yüzler Çürütüyor hin niyeti çepersiz... Efendim! Rahmine düşmüş bir anne, hülyasında seni bekliyor beşer. Gel ki baharı görsün bedevi ruhlar, Çöllerde yokluk. Susuzluğu örten bir yangın bu, Maviyi sürmeleyen bir vurgun bu Çağlayanları imrendiren bir hal yağıyor muştuyla semadan Gel ey gözleri sürmeli, Mekke şafağında bulutlar diz çökmüş, melekleri ağırlamakta... Doğan nura bakıyor, şefkat bakışlı bir Amine Adı gökte Ahmed, yeryüzünde Muhammed! Ona bakan gözler imrenir, başkalaşır ruh hali. Ay mı kaldı gecede? Söndü yıldızı, hilali Doğdu güneşin en parlak timsali Çehresi değişti âlemin Ayyukta kasırga durdu Zirvesine Sina’nın Güller açtı gül beytinde baharın Özlüyoruz devr-i saadeti Kıyameti saran hünkârın Suretini görene Kim bilir ne bahtiyardı, Bazen on beşinde delikanlı, Bazen ayağı çukurda, bir ihtiyardı Ey benim canım Efendim! Saadetti dolaştığın yollarda yürüyüşün Sırrına ortak dağlarına, saadetti tefekkürün Sığındığın limandı hira-nur Her ayrılık vakti dokunurdu taşın kalbi olsa bin parça Ayrılık sana muhtaç bir sahabi gibi titrer şakaklarımda Kederin, hüznün en derin halini senden öğrendim, Bu yüzden hazan gelir bahçeme bahardan sonra Solar çehrem, Ey aşk ikliminin sultanı! Sensizliğin kaç mevsimini tükettik saymadı mecalsiz parmaklarımdaki lehçe, Lisanım yalancı bir cümlede kuytulandı Tükendi tüm kelamlar lâl çöktü içime Bir hû vaktinde leblerimi kanatır adını anmadığım an’a vay olsun! Ah olsun! Vah olsun! Eyvah olsun! And olsun, demlendikçe doğduğun güne hasretim Bir yürek ki bu, nübüvvetinin yolunda bin neferdir Ey benim canım Efendim! Nuray AYHAN... |