KANAT TAKIP DÜŞMEK PEŞİNE İLAHİ AŞKIN...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Edebiyat son kale’m...
Zan altında mahrem, Dokunaklı bir tebessüm iliştir hadi, Demenin bedeli ne sükût ne de ölüm, Sevgili. Zehir zemberek tokuşan isyanları ahvalin, Kanayandan ziyade kandırıkçı imgelerin de tehdidi. Hadi, dercesine yorgun iç sesi Edinilesi bir kayıtsızlık: Kaçan kovalanır misali madem hüzün, Koşmalı deliler gibi, Kovuşturmalı da gizemi Ya da boş ver gitsin, demelerin mealinde Yorgun bir izlek iken büründüğüm… Öldürmekse, Önce hangisini ihbar etmeli? Yüz görümlüğü bir aşkı milat bilip Yorgan döşek serildiğim kinli ibresini mi Yalnızlığın? Yoksa yoksa defolu hecelerle Yoğurmaksa bahar belleyip hazanı? Andıkça dünden misal, Sordukça yarınlara meyyal, Zan altında işte zaman Ve kimse darda kalan, Metazori bir mutluluk Biçilen payına; Kanat takıp düşmek peşine İlahi Aşkın… Deme asla deme; Mutlak mutluluğu kim taşıyorsa rahminde, Hadi, doğur artık şu illet lenduhayı, Karanın da zehrin de nefretin de canı cehenneme… Beyhude be güzelim: Hem israf et ömrü Sonra da çalımını at Azrail’e. Tam takır aklın mantık dâhili, Zafiyetlerin Tanrıçasıyım işin aslı, Kekremsi gölgelerden alamazken gözümü, Kararan günün kim bilir kaçıncı Hücresi? Önce edindiğim Sonra da sonlanmayı beceremediğim: Korkulardan müteşekkil, Zımba gibi oysa aklın izafi mülkiyeti; Görünür görünmez kaybolmayı; Sever sevmez de solmayı maharet bilmiş Çiçek misali… Zifiri hem de nasıl, Al koynuna olmadı at en derine… Tehditlerden kopup gelen hangi karartı ise Tenkit edilesi bir özür mü yoksa Beyan ettiğim hüzün? |