MANZUMEM
bir gün tuttum şifa içindeki o yâri de
sordum aleni aleni ondaki yerimi sen böyle mesutken, şen kahkaha içindeyken ben sensiz tarumar bir haldeyim, viranım, yalanım ne diyeceksin bu hali pür melalime baktı gözlerimin ortasına şunu söyledi, bakma bana öyle bahtiyarmışım gibi içimi görsen bahtiyarlığımın köklerinin hüzün olduğunu göreceksin ve bu hüznün nasıl da bahtiyarlık libasıyla ömrümü sardığına şahit olacaksın, yazdıklarım bu yüzden ağır hüzün yüklüdür, acı güdümlüdür ve rabbim beni, içi şen olup dışı hüzün dolu olanlardan değil dışı şen olup içi zehrolanlardan eylesin kolay lokma olmadığını gösterdi bu cevabıyla maça gol yiyerek başlayan takım psikolojisindeydim sendeki yüz ölçümün nedir? diye sordum ona baktı gözlerime ve şunu söyledi sen ben de hudutsuzsun. diye insan sevdi mi sınır mı kalır sevdiğinde sevdi mi sahiden sinir mi kalır, sır mı kalır bir başkasıymışım gibi sormaya başladım yarasına dedim dokunmadın mı hiç, merhem olmadın mı? ne yarası dedi, ben onun bahtının karasına düştüm düşeli işlerim rast gitmedi ama bunu ona hiç söylemedim ona gelecek olan her türlü musibet bana gelsin diye bu yüzdendir iki büklüm olmuşluğum cansızlığım, kansızlığın, solgunluğum bundandır peki, şifa niyetine öpmedin mi onu hiç? asla öpmedim dedi, çünkü öpseydim onu dudağından çekerdim ruhunu bir ömür sevmeye adamışken kendimi ona bir öpüşe kurban edemezdim onu yarasını dedim, deşmedin mi şimdi sen böyle yaparak ve kaşlarının karasını, gözlerinin kahvesini seyretmedin mi hiç uzun uzun? ona uzun bakacak kadar zalim değilim bir buz kütlesini güneşin önüne koymak gibi bir şeydir bana söylediğin, eriyip bitmesine gönlüm razı olmadı karşımda sen sevdin mi onu sahiden? ılgıt ılgıt sevdim, ışıl ışıl sevdim, pırıl pırıl sevdim ama ona kıyamadım sevdam o denli büyüktü ki dağa yüklesem dağ yıkılırdı göğe saklasam gök çökerdi, yere defnetsem yer patlardı kalkıp da onun bir yumruk büyüklüğündeki kalbine mi koyacaktım aşkımı, yok olmasına katlanamazdım ikiniz de bu denli sevdiğinize göre bunca ayrılığa ne lüzum var birimiz gece birimiz gündüz; birimizin bittiği yerde diğeri başlıyor bu yüzden bu sevda bitmez ve vuslatımız da olmaz o sevdi mi seni? beklemediği yerden sordum ve ummadığı yerden vurdum durdu o an, konuşmasına gerek yoktu bir damla aslında bu aşkın seyrini onun gözlerinden dökülerek ifade ediyordu iri bir damla birikti gözlerinde, gözlerinden kirpiklerine asıldı kirpikleri taşıyamadı damlayı ve kirpikleri kırıldı, damla oradan süzülüp yanağına düştü, yanağından da süzülüp dudaklarına değdi ve vuslat gerçekleşti çok sevdi, dedi duyabileceğim kadar, hem de çok yâri kaybetmemek için ağlamayı ayıp sayan bir adamdı o bir gün öyle ağladı ki gören gök deliniyor sandı oysa bir yürek yırtılıyordu bez parçası gibi bir adam ağlıyordu ama herkes şemsiyesini almıştı yanına bir kadın adamın gözlerine bakıyordu, şemsiyesi yoktu herkes göğe bakıyordu, şemsiyeleri ellerindeydi herkesin |