Gerçek Vuslat…- En gerçeği nefes kadar peşindeyken bir vuslatın Yeryüzüne sultan olsan, neye yarar saltanatın? - Vakit tamam, durdu takvim; saat gecenin yarısı Zifir olmuş gökyüzünün aşağısı, yukarısı. Kâmer yalnız, gece soğuk; yıldızlar göz kırpmaz artık Gönül kuşum lâl kesilmiş, aşka kanat çırpmaz artık. Yol kısalmış, sabah uzak; hiç ışık yok, gün karanlık Günahlarım sıralanmış, yaşadığım dün karanlık. Sıra sıra hatıralar kayıp düşer gözlerimden Hüzne giden bir “AH” kalır cam kırığı sözlerimden. Göğü sarar karanlığın ölüm kokan bulutları Birer birer geri alır ellerimden umutları. Yol kısalmış, sabah uzak; hiç ışık yok, an karanlık Günahlarım sıralanmış, yaşadığım can karanlık. Artık ömür nefes kadar yakın değil dudağıma Simsiyah bir gece konar yorgun gönül otağıma. Kararır gök, gözlerime kara bulutlar inince Sessizliğin sesi gelir, kulağıma ince ince. Yol kısalmış, sabah uzak; hiç ışık yok, tan karanlık Günahlarım sıralanmış, yaşadığım han karanlık. Sonra cana candan öte bir ses gelir “uyan” diye Canı sorar, cana sorar; “yok mu fecri duyan?” diye. Ağır ağır yola çıkar can denen kuş ellerimden Mızrabıma hüsran kalır, kırgın gönül tellerimden. Yol kısalmış, sabah uzak; hiç ışık yok, ten karanlık Günahlarım sıralanmış, yaşadığım BEN karanlık. 27.04.2008 Beylikdüzü |
6+5, 7+7 ezberciliğinden midir, yoksa zorlama bir ses olduğu önyargımdan mıdır; okurken çok zorlandım.
Yazdığı her hece şiirini damağımda, dimağımda harmanlayarak okuduğum bu güzide şairin, bu şiirinde zorlandım.
Sorun bendedir, haddim değildir istikamet tayin etmek..
Uyak sorunu yok.
Zaten, şairin öyle bir kaygısı yok; hecenin müzikalitesini yakalamış..
"Göğü sarar karanlığın ölüm kokan bulutları
Birer birer geri alır ellerimden umutları. "
Bu mısralar, içeriği ve ifadesi ile, belki de şiirin en hamarat, en fevkalade noktası.
Ama, sesi neden yadırgadım, "bulutları-umutları" uyaklarını neden şiiri tanıyan altıncı duyu organım ile algılayamadım, bilemiyorum!
Size ait sıradan bir şiir yok şair, sayfanıza heyecan ile uğruyorum..