ışıltılı mezmurlar
sadece gecenin siyah bir pozuydu
cüzdanda kalan fotoğrafların yitik çağından firariydi sözlüklerin hapishanesinden müebbet, bir kaç ölü kelime hiç bir iz yoktu dünden, bugünden ve üç gün öncesinden ölümüne sallıyordum paslı bir parkta aklımı azize bir sabah yatıyordu hırsızların hesabına eski bir plakta çalan şarkının keskin yanıyla kesiyordu bileklerini şimdi jilet gibi bir meridyende bu albinolu gecede bir sakatlık vardı doğuştan griye dönmüştü anason sirrusları ikiye yarıldı o yağmurda koskoca bir katman üreme organının tam ortasından o, şimdi süslü bir lahitte uyuyordu buruşmuş taç yapraklarıyla ve incir parşömenleriyle örtülü avret yerinde eskimiş bir haziran tozlaşıyordu ölümüne sallıyordum paslı bir parkta aklımı sağ elimde tütün yanığı sol elimde ceviz kınası |