Gözlerinden yaş boşaldıO... Hakkıyla Anlaşılmamış Yazdığı, anlattığı için dışlanmıştı Dini ve milli hassasiyetini gizlemeyen vakardı Simsarların, riyakarların, nifakçıların en bariz hasmıydı Dur durak bilmedi, cemiyet hayatında milletin düştüğü durumu anlattı Cami kürsülerinden, cuma hutbelerinden miskinliğe, acziyete, atalete haykırdı O öyle edep ve tevazu ehli bir insandı ki kıt kanat geçinmesine rağmen davasına adanmıştı Ne mebusluk, ne şairlik, ne yazarlık bakımından hakkı o zamanlar teslim edilmemiş olan münevver bir akıldı Hele zorunlu olarak Mısıra gidişi, hasretin, firkatin en hüzünlü dünyasında ve hasta yatağında tek başınaydı Yeniden İstanbul’a dönüşünde içinde garip bir hüzün vardı, yalnızlığın en bıçkın zamanlarında ki suskunlukta hicrandı İstanbul’a gelinde gözlerinden yaş boşaldı, hiç kimseler yok zannederken, onu karşılamaya gelenler yüreğinde derin bahtiyarlık yaşatmıştı Gemi... Henüz ayrılmıştı Özleme, hasrete dair adımdı Firkatin her lahzasında fırtınalar yakındı Gözlerden boşalan yaş melale yazdıran dramdı Gitmek, mecburiyet hissetmek, ati adına ümitlenmek adına farktı Deryalar aşıldıkça, balıklar çırpındıkça, kuşlar kanat çırptıkça içimiz ısınırdı Garipler, yetimler diyarına gider gibiydik, içimiz titrerken, duygularımız kabarırken yalnızlık kitabı bir başka yazılırdı Aniden... Onunla karşılaştım Ne yapacağımı şaşırmıştım Gözlerinden akan yaşı görünce dayanamadım Bir müddet arkasından sessizce baktım, çare aradım Neden ağlıyordu, perişan vaziyette, önüne bakarak adımlıyordu soramadım Arkasından koşarak gelen bir kadına rastladım, ona sesleniyordu o duymuyordu, kadına sormaktan geri duramadım Babası vefat etmiş, kocası zaten çok uzaklara gitmiş, her şeyden habersizmiş, çocuğunu da zaten geçen yıl trafik kazasına kaybetmiş o an içimde derin bir acı hissettim fakat yine de uzaktan baktım Mustafa Cilasun |