MÜDBİR KALAYIM
Çehresi kuzeye bakan kıyametin,
bu son ufkuna… Olmayacak lütûf bir daha. İllegal bir eylem gerek bana, fütursuz bir söylem ki... Meyl etmesin hiç kimse varlığına ! Elbet direneceğim en ağır tecrimlere. Geceler boyu uykusuzluklara, sölpe umutlara, metel sevinçlere, yeter ki;şerefli bir mazi kalsın adıma, Sadece bir defa tutsun nefesini, O ‘aşk’ denilen tılsım…! Kaf dağının ayazı gibi, sahra çölünün yazı gibi yaşasın. O yaşasın ki; ben sermest olayım. Sonra, mestane bir boşluk olussun içimde. Yıldızlar dahil bütün ışıklar sönüversin. Gökten başıma devasa seng’ler düşsün. Nehirler kurusun,rüzgarlar sussun. Bir cehennem sıcaklığı, gelip içime bağdaş kursun... Razıyım,mihrabımın yarasından, mazarratları,mabedime alayım... Hıçkırıklarım yumru, yumru, boğsun beni, kıdım kıdım öldürsün… O yaşasın ki;ben müdbir kalayım. Dilimin avazına düğüm atılmış bir kez, iki kere iki dört edermiş… Hiç mi,hiç farketmez. Kurulsun şu Mahkeme-i Kûbra ! Hangi salona sığarsa sığsın bu hüzün ! Hangi Yargıç verecekse versin kararı! Kötürüm bir düş eğnine olmaz yararı. Gerekçeden evvel okunsun hükmüm. Nasılsa aşk’a çıkacak bu türkünün adı. “aşk olsun” diyen tek kişi ben olayım, işte söylüyorum o sözü; aşk olsun sana! O “aşk” denilen tılsımın, yasında… Ben,melûl, ben maznun,ben müdbir kalayım. Müşteba Güneş |